Author: Mine
•23.3.06
Kaç kişiye bir yılda üç doğumgünü nasip olmuştur bilmiyorum ama bana her yıl nasip oluyor.İlki 21 Şubat,kredi kartlarımdan biri yanlış bilgi almış:)) İkincisi;23 Şubat, asıl doğum tarihim ve benim için önemli olan gün.Üçüncüsü,yani 23 Mart ise,nüfus memurunun azizliği sonucu cüzdanımdaki tarih.Dolayısıyla bir banka 21 Şubat'ta mesaj veya mail yollar,ailem,eşim dostum 23 Şubat'ta arar,kutlama yapılır.23 Mart'ta ise bankalar mesaj yollar.Bu yıl Turkcell, 50 bedava mesaj hakkı vermiş,ben de sonuna kadar kullandım:)
Normalde kutlamaları sevmem ama bu yıl kutlama bolluğu da yaşadım.Gerçek doğumgünüm olan 23 Şubat'ı ailemle geçirdim bu yıl,10 yaşındaki yeğenim Ecem, bana sürpriz parti hazırladı,ışıklar söndürüldü,mumlar üflendi,dilekler,alkışlar...
İki gün sonra,bir arkadaşımın evinde toplanmıştık,Timur'da pasta alıp gelince ve millete iki gün önceki doğumgünümü hatırlatınca,yine dilekler tutuldu,mumlar üflendi,pasta kesildi. Gelelim bugüne... Sabah banka mesajlarına ek olarak,kurs arkadaşım Gülden,incelik yapmış ve doğumgünü mesajı çekmiş.Sabah HÜTF'de ve öğle arası AÜ Cebeci Tıp Fak.Hastanesi'nde ders vardı.Ders bitimi soluğu Cebeci'de Aşiyan Pastanesi'nde aldık. Geçen hafta oradan aldığımız pastayı beğenmemizin yanında, sunulan ikramlarda bizi şaşırmıştı.Pastamızı seçerken üç kişi olmamıza rağmen sahlep yanısıra tatlılardan,tuzlulardan gözümüze takılan herşeyi sunmuşlardı.
Bugün de öyle oldu ama biz sadece bir tatlıyı denemekle yetindik.Sonra da herkes yemek istediği pastasını seçti;ben frambuazlıyı,Gülden çikolatalı muzluyu,İlkay kestaneliyi tercih etti.Karşı koymama rağmen,benim pastamın üzerine mum koyduruldu,yine dilekler,mum üflemeler,tebrikler...
Başta da dediğim gibi, doğumgünü kutlamalarını sevmesem de(bir yaşın daha nasıl geçtiğini anlayamamak,kaçırılan fırsatlara hayıflanmak en önemli sebepleridir...) hatırlanmak,iyi temennilerin iletilmesi,sevdiğin insanlarla beraber olmak için bir fırsat yaratması hoş yanları bence:)
Nice Mutlu Yıllara!
Author: Mine
•21.3.06
Aşağıdaki yazı bir arkadaşımdan mail olarak geldi,çok hoşuma gitti ve blogumda yer verdim.


*DÜSÜNÜN...........**PARADIGMA DEGISTIRMEK ZOR DEGIL...*
"....Önemli bir toplantida cep telefonuyla bagira bagira konusan bir kisi garibinize gidiyorsa, paradigmanizi degistirmeden onu degerlendirdiginiz için, siz yaniliyorsunuzdur. Örnegin trende giderken, bir baba, 3 evladiyla oturup, sürekli aglayan çocuklarina hiç, susun, demeden yolculuga devam ettiginde; siz ona ne gamsiz adam, diyebilirsiniz. Ama sorsaniz, onlar hastaneden geliyorlardir ve bir saat önce çocuklarin anneleri ölmüstür ve eve dönüyorlardir. Prof.Covey in konusmasini dinlemeye gelen annesi, arka sirada oturan 2 kisinin toplanti boyunca sürekli konustuklarini görerek, çok öfkelenmis ve oglumu küçümsüyorlar diyerek te çok üzülmüs. Yemek molasinda ogluna,sunlarin kafasina çantami indiresim geliyor,demis.Oglu, anne o adam Finlandiyali, burada smultane tercüme yok, mecburen tercümani yanina oturttuk, demis.
Havaalaninda aktarma yapmak isteyen yasli bir hanim, uçaginin 2 saat gecikmeli oldugunu ögrenince, dergiler ve bir kutu kurabiye alarak bekleme salonuna geçmis. Yanindaki sehpaya da dergileri ve kurabiye kutusunu birakarak, okumaya dalmis. Bir ara bakmis ki,yanindaki koltuga oturan bir adam, sehpadaki kurabiye paketini açiyor ve de yemeye basliyor. Kurabiyelerin kendisine ait oldugunu hissettirmek isteyen kadin, adama dik dik bakmis. Hatta cani o an istemedigi halde,kutudan bir kurabiyeyi agzina atmis. Herhalde kurabiyelerin sahibinin kim oldugunu artik anlamistir diye düsünürken, adam bir tane daha agzina atmaz mi?Hemen kadin da bir tane daha atmis ve bir yarisma baslamis; adam birtane,kadin bir tane. Sonuçta kutuda tek kurabiye kalmis, adam onu hizlica kaparak ortadan bölmüs ve gülerek kadina ikram etmis. O sirada,kadinin uçaginin alana indigi anonsu duyulmus ve islemler için kadin bankoya gitmis. Pasaportunu çikartmak için çantasini açtiginda, ne görsün;KENDI KURABIYE PAKETI, HIÇ AÇILMAMIS OLARAK ÇANTASINDA DURMUYOR MU !MEGER,ADAMIN KURABIYESINI YIYORMUS.
Baskalarinin düsünce ve davranislari hakkinda hüküm verirken, elimizdeki veriler çogu zaman yeterli olmuyor. Davranislarin nedenini bilmeden çok yanlis yargilara varabiliyoruz.Covey bu örnekleri ; ayni enformasyona farkli bakis, bizim davranislarimizi belirler, diye özetliyor.
Buradan yola çikarak çözemedigimiz sorunlariçin, paradigma (zihin haritasi) degistirmenin geregini vurguluyor.Einstein'in bir sözünü animsatiyor :Karsilastiginiz sorunlari, o sorunlari yarattiginiz düsünce düzlemindekalarak çözemezsiniz.
Çogumuzun zaman zaman yaptigi gibi, "sorunlarin içinde kaybolmak" yerine,paradigma degistirmeyi basarip, sorunlara farkli biçimde yaklasabilenler, o sorunu asma sansini da yakaliyorlar. Zaten sorunlarimizi dostlarimizla paylasmamizin nedenlerinden biri de, farkli bir bakisin, bize farkli davranabilme kapisi aralama ihtimali degil midir?Çözümsüz gibi gördügünüz sorunlar konusunda paradigma degistirmenin önemi vardir.Aslinda hayatimizi, basarimizi, mutlulugumuzu belirleyen bizim kendi davranislarimizdir. Basimiza gelen herseyle onlara verdigimiz tepki ve yanit arasinda genis bir hareket alani vardir......."
Author: Mine
•19.3.06
Bu yıl 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 'nin 91.yıldönümü kutlandı. Albumümde yeralan,2005 yazına ait, birkaç fotografa burada yer vermek istedim. Önde Nusrat Mayın Gemisi'nin maketi,
arkada Çimenlik Kalesi




Fatih zamanından kalma kalesiyle,uzaktan Kilitbahir

Kilitbahir Köyü

Kilitbahir iskelesi


Dur Yolcu,

Bilmeden gelip bastığın bu toprak,
Bir devrin battığı yerdir...

Kilibahir'de tabyalar

Seyit Onbaşı Heykeli

Çanakkale Şehitler Abidesi


Abide'den görünüm,

Sahilde çıkartma alanında İngiliz Mezarlığı

Bendeniz!


Abide'den görünüm,ilerde Seddülbahir Köyü

Ezineli Yahya Çavuş Şehitliği



Anıt şehitliklerden biri

Author: Mine
•17.3.06

Epeydir sinemaya gidemiyordum.Çarşamba günü, iş çıkışı, üç arkadaş soluğu sinemada aldık.Ancak, üçümüz aynı filmi izlemedik.Onlar, Babam ve Oğlum'u izlemek istediler, bense Crash'ı (Babam ve Oğlum'u daha önce izleyip çok beğenmiş olsam da ikinci kez aynı filmi izlemek istemedim)

Gelelim Crash'a...Hakkında bildiklerim, ırkçılığı sorguladığı ve üç Oscar'lı bir film olduğuydu. Bütün karekterlerle, birbirleriyle ilgilerini bilmeden ilk dakikalarda tanışıyoruz. Sonra film ,bir gün önceye dönüyor ve 24 saatlik bir sürede bütün olaylar gelişiyor.
Önyargının,birbirine karşı hoşgörüsüzlüğün, bu kadar sade ve açık işlenmesi insanı etkiliyor. Sonuçta,ırkçılıkta bir önyargı değil mi?
Bir de şunu farkediyor insan,her kötünün içinde bir iyilik ya da tam tersi her iyinin içinde kötülük var. Arada keskin bir sınır yok.
Filmde enteresan olan bir durumda,kötü polisin yaptığı,ondan beklenmeyecek ölçüde büyük iyilik ve buna karşılık iyi polisin ise önyargısının kurbanı olmasıydı.
Bir yerde okumuştum,bu filmi izleyince aklıma geldi.'Unutmayın sakın, hayat bumeranga benzer. Yaptığınız iyi-kötü herşey,birgün size geri döner.'

İkinci filmim,perşembe akşamı, NTV'de yayınlanan Murderball.'Bu filmi izleyin' dediğim herkesten, aynı tepki geldi.'NTV'de filmin ne işi var?' (Belgesel olunca yayınlıyorlar işte:)
Tekerlekli sandalyeye mahkum rugbycilerin yaşamından bir kesit anlatılıyor. 2002'deki Dünya Şampiyonasında başlayıp, 2004 Atina Olimpiyatları'nda son buluyor. Bir yandan oyuncuları tanıyoruz, bazısının geçmişine yolculuk yapıyoruz. Araya aileler, sevgililer, maç hazırlıkları, molalar giriyor. Azimlerine hayran kalmamak imkansiz. Bizim toplumumuzda, özürlüler, yaşamdan soyutlanır. Bu filmde ne kadar hatalı olduğumuzu gördüm. Filmin bir yerinde,rugbyciler çocuklarla bir araya geldiler.Onlara hem yaptıkları sporu anlattılar hem de sorularını cevapladılar.Çocukluğunda geçirdiği meningoksemi enfeksiyonu sonucu, her iki kol ve bacağı ampute edilen bir sporcuya, bir ufaklığın sorduğu soru çok ilginçti;'Nasıl pizza yiyorsun? '
Bir sahnede de,motorsiklet kazası sonucu,tekerlekli sandalyeye mahkum olan bir genç, rehabilitasyondan sonra evine döndü. Ailesi odasını hazırlamış,'hoşgeldin' diyorlar. Gencin buna cevabı 'berbat!' oluyor.Aile şaşırıyor. Genç, durumu açıklıyor.'Hayatımın, bundan sonra,bu şekilde devam edecek olması berbat birşey, bu durumla şimdi yüzleşmeye başladım' diyor.

Velhasıl, hayatımız bir gecede değişebilir,onu güzel yaşamak bizim elimizde...
Author: Mine
•15.3.06
14 Mart Tıp Bayramı geldi,geçti bile...Nerde o eski bayramlar diye düşünmemek imkansız. Fakülte yıllarında heyecanla kutlardık, alternatifleriyle birlikte katılabilecegimiz sayısız balolarımız olurdu. En son ne zaman böyle bir kutlamaya katıldım hatırlamıyorum. İşin enteresan yanı ne tv de ne de yazılı basında eskisi gibi yerde etmiyor (Yoksa ben mi farketmedim.)

Hiçbir meslek grubu yoktur ki, altı yıl okuduktan sonra uzmanlık için dersanelere gitsin,pratisyenken de uzmanken de mecburi hizmete tabi tutulsun (hiçbir alt yapıyı hazırlamadan sadece doktoru en ücra köşelere göndererek 'bakın size doktor getirdim' diyerek, prim kazanmaya-pardon oy kazanmaya-çalışan hastalıklı zihniyete karşıyım.Ayrıca varolan mecburi hizmetin herkese eşit uygulanmaması da olması kadar düşündürücüdür) Anlatacak o kadar sıkıntı var ki düsününce içim karardı ve vazgeçtim yazmaktan,en iyisi umut etmek:)

UMUT EDİYORUM Kİ...
Herkes sağlıklı yaşama hakkının farkına varsın,
Herkes eşit sağlık hizmeti alabilsin,
Ülkemde ve dünyanın birçok yerinde çocuklar aşıyla önlenebilir hastalıklardan kaybedilmesin,
'Önce zarar verme' ve 'İlaçla zehirin arasındaki tek fark dozdur.' ilkeleri unutulmasın,
Teknoloji insanlığın yararına (savaşa değil barışa) hizmet etsin,
Sağlıkta kendi kendine yetebilir duruma gelebilelim,dışa bağımlılıktan kurtulalım,
Koruyucu sağlık hizmetlerinin önemini yeniden hatırlayalım,
Çevre'ye ve kirliliğine duyarlılık tüm dünyada artsın(Kyoto Protokolunu imzalamamakta direnen ABD ve Avustralya gibi ülkeler başta olmak üzere)
....
Bu liste uzar gider...Herkes birşey ekleyebilir.

Herkese sağlıklı günler diliyorum.14 Mart Tıp Bayramı kutlu olsun!
Author: Mine
•8.3.06


Kolay kolay yazamıyorum,bugün fırsat bulmuşken 3.yazımı da tamamlayayim.Aslında bunu yarında yazsam olurdu ama iş çıkışı gördüğüm bir olay bugünün anlam ve önemine ters düşen nitelikteydi.
Meteoroloji Ankara için sağnak yağış bekleniyor diyordu,haklı çıktı.Saat 16.30 sularinda Ulus'taydım,PTT'yle Akbank arasındaki sokaktan bulvara çıktığım anda bir adamın bağırmasıyla irkildim.Bir an için 'deli mi acaba?'diye düsündüm.Zaten bardaktan bosanırcasına yağmur yağıyor ve ben şemsiyem olduğu halde ıslanmış durumdayım.O adamda bir yandan bağırıyor,bir yandan da elindeki kırmızı desenli bayan şemsiyesini bacağına dayayıp kırmaya çalışıyordu,benimle birlikte birkaç kişi daha dönüp baktı adama. O ara zayıf,çelimsiz bir kadın ve 13-14 yaşlarında bir erkek çocuk gözüme ilişti ve ben yoluma devam ettim.Ama adamın sesi hala duyuluyor.Bir yandan küfrediyor,bir yandan da demek bu şemsiyeyi kullanmazsin ha diyordu...
Anladığım kadarıyla o sağnak yağmurda kadın yeni bir şemsiye istedi.Kocası ya eski şemsiyesini istemediği için kızıyordu ya da aniden bastıran yağmurdan korunmak için sokak satıcılarından aldığı şemsiyeyi beğenmediği için kızıyordu.
Her ne olursa olsun hiçbir kadın sokak ortasında o şekilde rencide edilmemeli.Bir şemsiye için bu kadar ağır hakaretlere maruz kalıyorsa bir kadın,gerisini düşünemiyorum bile....


KADIN
Kimi der ki kadın
Uzun kış gecelerinde
Yatmak içindir.
Kimi der ki kadın yeşil bir
Harman yerinde dokuz zilli
Köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir.
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal
O benim kollarım bacaklarım.
Yavrum, anam, karım, kız kardeşim
Hayat arkadaşımdır.

Nazım Hikmet



Gelelim 8 Mart'a....Nette biraz araştırma yaptım ve aşağıdaki yazı gözüme çarptı.


Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmak yolunda verdiği savaşın temsili başlangıcı 8 Mart 1857 yılında Amerika'nın New York kentinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadının düşük ücretlerini, uzun çalışma saatlerini ve insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için grevler yapması olarak kabul edilmektedir. Bu olaylardan 52 yıl sonra Danimarka'nın Kopenhag şehrinde düzenlenen Kadın Sosyalist Enternasyonal toplantısında 8 Mart 1857 de New York'ta başlayan, kadınların haklarını kazanılması ve kadınların birlikteliği mücadelesinin her yıl Kadın Günü olarak kutlanmasını kararlaştırdılar.Kadın hakları mücadelesinde 1975 yılı büyük özellik taşıyordu. Uluslararası Kadınlar Yılı olarak kutlandı. Bu yıl etkinlikleri içerisinde Birleşmiş Milletler 8 Mart gününü Dünya Kadınlar Günü olarak kutlamaya başladı. İki yıl sonra 1977'de, Birleşmiş Milletler genel toplantısında Kadın hakları, uluslararası barış günü olarak kabul edildi.Bu kabulün altında iki temel neden açıklandı, Dünya barışının korunması, sosyal gelişim için ve temel insan haklarının kullanılması için kadınlarında eşitlik ve kendilerini geliştirmelerine olanak tanınması gereksinimi idi. Kadınlara eşit hakların verilmesinin Dünya barışını güçlendireceği kabul edildi.

Bütün kadınların,Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun.Barış dolu bir dünya dileğiyle....
Author: Mine
•8.3.06

Yorucu bir hafta geçirdikten sonra bir arkadaşımın konsere gelir misin teklifini memnuniyetle karşıladım. Cumartesi akşam saat 17.00'de,Resim Heykel Müzesi'nde Mavi Siyah adlı bir Flamenko topluluğunu dinlemeye gittik.Türk Ocağı Sahnesi'ni de ilk kez görmüş oldum.Sahnenin üç yanı,tavanlar,balkon sarı yaldızlı işlemeli görkemli bir salondu.
Bu konserin Atatürk Çocuk Yuvası'ndaki korunmaya muhtaç çocuklar yararına düzenleniyor olması mutluluk vericiydi.Bu kuruluş 1921'de Atatürk önderliğinde kurulmuş ve günümüz kadar yaklaşık 15.500 çocuğa hizmet verilmiş.
Salon güzeldi,müzik harikaydı,amaç muhteşemdi...yaklaşık 2 saat flamenko ziyafeti yaşadık.Bu topluluk Ceyhun Güneş önderliğinde kurulmuş.Konserde kendi bestelerini seslendirmelerinin yanısıra ünlü eserlere de yer verdiler. Bu arada gitara perkusyon, ney, flüt ve çelloda eşlik etti.Özellikle Dilek Akdeniz'in dansları bence görülmeye değerdi.
Şu an elimde Atatürk Çocuk Yuvasını tanıtan bir broşur var,kapağındaki şiir çok etkileyici...


Yaşamım planladığım gibi değil
Ya da olmasını istediğim gibi
Dualarımı ettiğim gibi hiç değil

Bırakın kelimeler değsin kalbime
Ve götürsün beni karanlığın dışına...

Merak edenlere;
Mavi Siyah'in internet sitesi adresi www.mavisiyah.net

Atatürk Çocuk Yuvası adresi www.ataturkcocukyuvasi.org
Gazino Durağı,Ardahan sok.No:4 Keçiören 06280 ANKARA
Tel:0 312 3551110(3 hat)
Author: Mine
•8.3.06
Gecen gün blogları gezinirken görmüştüm sobelenenleri,birgün benimde sobeleneceğimi ve sobelenmemim bu kadar yakın olduğunu bilmeden:)
Figencim sobelemiş beni....
Bakalım sorular neymiş:)

YAPTIĞIM 4 İŞ

  1. Ortaokul ve lise yıllarında başta kuzenlerim olmak üzere mahallenin çocuklarına matematik dersi vermiştim. Yaz tatillerinde denize gitmek varken ders vermek hiç cazip değildi aslında,karşılığında para kazanmadım ama minik hediyeler gelmişti.
  2. 95-96 yıllarında hekimliğin yanısıra aldığım formasyon sayesinde eğitimcilik yaptım. Çokta sevmiştim insanlara birşeyler anlatmayı.
  3. 2003'de bir özel hastane ve poliklinikte nöbet tuttum.Sonra yoruculuğu ve tatil zamanı gelmesi üzerine bıraktım.
  4. Yaklaşık 10 yıl acilde çalıştım,umarım birdaha çalışmak zorunda kalmam.Çünkü çok yıpratıcı bir iş,10yıl boyunca nöbet tutmak fazlasıyla yeterli.

DEFALARCA İZLEYEBİLECEĞİM 4 FİLM

Film izlemeyi çok seviyorum ve benim için seçim yapmak zor,bazi filmler var ki çok beğenmeme rağmen defalarca izleyemem.Mesela Babam Ve Oğlum.

  1. Mar Adentro (İçimdeki Deniz)
  2. Usual Suspects (Olağan Şüpheliler)
  3. When Harry Met Sally (Harry Sally ile Tanışınca)
  4. Seven (Yedi)

Bunların dışında Türk Filmi olarak 'Selvi Boylum Al Yazmalım' ve klasiklerden Rüzgar Gibi Geçti (Gone With The Wind), Goodbye Again (Brahms'ı SeverMisin?) aklıma şu an gelenler...En iyisi diğer soruya geçeyim yoksa filmler bitmeyecek!

YASADIĞIM 4 YER

Sadece ilkokulu saysam 4 yer eder ama ben en iyisi beni ençok etkileyen 4 yeri seceyim.

  1. Çanakkale
  2. Ankara
  3. New York ( 3 hafta)
  4. İstanbul (her yıl en az 3-4 kez gidiyorum,orada belki de Ankara'dakinden daha çok arkadaşım var.)

İZLEDİĞİM 4 TV PROGRAMI

Aslında tv çok izleyemiyorum.

  1. Desperate Houseviwes
  2. The X Files
  3. Without A Trace (cnbc-e de 3.sezon bitti maalesef)
  4. Cold Case (Mart ayında yeniden başladı)

TATİL İÇİN GİTTİĞİM 4 YER

  1. Çıralı (eylülde harikaydı)
  2. Çanakkale
  3. Fethiye (Çevresi,koyları çok güzel)
  4. Datça (denizi harika!)

EN SEVDİĞİM 4 YİYECEK

  1. Çikolata!
  2. Profiterol,
  3. Zeytinyağlılar desem kapsamı geniş oluyor ama seçim yapamadim,
  4. Makarna (Figen'in hazirladığı karidesli makarna hala aklımda)

HERGÜN ZİYARET ETTİĞİM 4 BLOG

Maalesef yok.Ama Figen'i,Yıldız'ı elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum.Hakan'ı da yazsın diye bekliyorum.

ŞİMDİ OLMAK İSTEDİĞİM 4 YER

  1. Keşke eylul ayına tekrar dönebilsem ve Çıralı'da olsam,
  2. İstanbul, aşık olduğum şehir
  3. Çanakkale, hayatımda en önemli yerlerden biri ve mutlulukla anarım.
  4. NY da Figen'le Manhattan'da dolaşıyor olsak,bir yandan koyu bir sohbet bir yandan alışveriş, ne güzel olurdu.

EBELEDİĞİM 4 BLOGGER

Henüz ebelenmemiş tanıdığım blogger yok,ben de bir kaç arkadasımı blogger olmaya davet ettim.Bu sorunun cevabı saklı kalsın:)

Evet....Sonunda bir arkadaşım blogger oldu:) ve ilk olarak onu ebeliyorum.

Aramıza hoşgeldin Timur !