Author: Mine
•31.8.07



Bugün akşamüzeri NY’dan Figen aradı. Dün rahatsızlanmış, akşam acile başvurmuşlar. Yapılan kan tetkiklerinden ve çekilen röntgenlerden sonra şüphelendikleri rahatsızlığın olmadığını söyleyip (safrakesesi taşından şüphelenmişler ama ultrasonografi yapmamışlar) acil durumda arayabileceği bir cerrahın telefonunu vererek evine yollamışlar. (Figen’ciğim yanlışım varsa düzelt)

Geçen gün bir arkadaşımla sohbet ediyorduk. Kendisi göz hekimi ve 2002-2004 yılları arasında, ‘yapay göz’ üzerine araştırma yapmak üzere California’da yaşamış.Sigortası olduğu halde yüzde meydana gelen bir kesi için acilde saatlerce beklediğini ve atılan sutur için de oldukça yüksek bir meblağ talep edildiğini anlatmıştı. Diş konusuna hiç girmeyeyim. Bir kanal tedavisi için en az 1000 dolar ödemiş.


Gelelim bizim ülkemize…

Sanırım 3 hafta önceydi. Ankara’da, 2 günlük su kesintilerinin uygulanmaya çalışıldığı ama çözüm olarak toptan susuz kaldığımız günler…

Ani başlayan şiddetli karın ağrısı için önce bir ağrı kesici aldım(Aslında ‘Akut Batın’ dediğimiz tabloyu baskılayacağı için, tanısı konulana kadar karın ağrılarında ağrı kesici almak tavsiye edilmez. Siz siz olun ağrı kesici alırken seçici olun)

Analjeziğe rağmen ağrım azalmadı, kendi kendimi muayene etmeye çalıştım. Defansım, reboundum yok ama sağ alt kadranda hassasiyetim var. Bu da akla akut apandisit getiriyor ama o bu şekilde gürültülü başlamaz. Overlerle ilgili olabileceği gibi üriner sistemdeki bir taşta bunu yapabilir, hiç olmadı basit bir gaz sancısı çıkabilir tarzındaki yorumlarım ancak ultrasonografi ile biteceği için öncelikle evime yakın devlet hastanesini aradık ama orada nöbette USG yapılmıyormuş. Biz de bir üniversite hastanesine karar kıldık ve gittik. Yanımda sevk kağıdım olmadığı için kimliğimizle dosya çıkardık.

Susuzluktan hastane de nasibini almıştı.Sürekli tankerler su taşıyorlardı ancak taşıma suyla bir hastanenin işlevselliği ne kadar sağlanabilirdi ki? Yine de acil ekibi özveriyle çalışıyordu. Önce intörnüm benimle ilgilendi, sonra acil tıp asistanı, ardından genel cerrahi çömez asistanı ve sonunda genel cerrahi kıdemli asistanı…Orada bulunduğum 7 saatlik sürede, arka arkaya 3 arrest geldi. Yani solunum ve dolaşım fonksiyonları durmuş üç hasta. Diğer hastaların sayısını saymadım bile… Kalabalık ve stres dolu bir ortam...

Bu arada benim ağrım geçti… 'Ben doktorum, ağrım geçti, gideyim artık, bir sıkıntım olursa gelirim' desemde bırakmadılar , 'Empati yapıp bizi yorduğunuzu düşünmeyin, burada hastamız olarak bulunuyorsunuz' diyerek susturdular beni.

Kan, idrar tahlili… Kan testinde sorun var, hadi USG yapalım, o da olmadı tomografi var sırada derken, sonunda akut müdahale gerektiren durum yok, böbreklerinizde taşlarınız var , şununuz var bununuz var şeklinde açıklamalar… Kısacası ellerinden ne geliyorsa yaptılar ve hastalarını (yani beni, doktor olmama rağmen sahiplenip) ağrım tekrarlarsa analjezik almamam konusunda uyararak, içleri rahat bir şekilde evine gönderdiler.

Eğer acil müdahale gerekseydi yatış yapıp ameliyata alınacaktım.
Gecenin ikisinde ancak oradan çıkabildik.Ben çıkarken yanımda yatan hasta barsak delinmesi (perforasyon) öntanısıyla servise alınıyordu.

İki gün sonra da resmi evraklarımı ileterek kimlik kartımızı aldık.


Sağlık hizmetleri konusunda ABD ile kıyas yapınca bizde hizmete ulaşımın daha kolay olduğunu gözlemliyorum. Son yıllarda performanstı, döner sermayeydi derken maddiyatın; malpraktisti, yeni TCK’ydı derken de defansif tıbbın ön plana çıktığıda bir gerçek. 1 Haziran 2005’de yürürlüğe giren yeni TCK’da komplikasyonun yeri yokken, ‘bilinçli taksir’ diye yeni bir kavramla tanıştık. Bu da,zamanla hekimleri, hastaya girişim yapmaya çekinir hale getirecektir. Sonuçta da hasta hak ettiği tedaviyi alamaz olacaktır. Çok yakında ABD’dekine benzer sağlık sistemi problemleriyle karşılaşırsak şaşırmayalım.

Gerçekler ER dizisindeki gibi değil...



NOT: Bu arada tomografi için kullanılan radyoopakt maddeler iyot'a alerjisi olanda sorun yaratabilir. Ayrıca o madde damar yolundan zerkedilince bütün vücudunuzu ateş basıyor ve 5 dk içinde geçiyor. Prospektüsünde okumasaydım allerjik reaksiyon geçirdiğimi düşünebilir ve panik yapabilirdim.

.
Author: Mine
•29.8.07



"Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti" diyenlerdenseniz, gelin başkalarının hayatını da değiştirmeye başlayın.

Eğer bu düşünceye katılıyorsanız sizde Radikal Gazetesi’nin Sokak Kitapları Projesine destek olabilirsiniz. Okuduğunuz kitapları başkalarıyla paylaşıp, okumak istediklerinizin izini sürebilirsiniz.

İlk olarak ABD’li bir mühendis tarafından 2001’de ‘Bookcrossing adıyla başlatılmış bu yöntemin amacı, kitap okuma ve okutma alışkanlığını yaygınlaştırmak. Şu an dünyayı dolaşan kitap sayısı 41 bini geçmiş durumda. Afganistan’dan Zambiya’ya kadar birçok ülkede kitaplar elden ele dolaşıyor.
Meraklısına http://www.bookcrossing.com/
NOT: Fotograf ntvmsnbc.com'dan