Author: Mine
•30.12.08

Grup Gündoğarken bir şarkısında ‘Bir yaz daha bitiyor’ der. Bu şarkı ‘bir yıl daha bitiyor’ haline dönüşmüş şekilde dilime dolandı son günlerde…

2008’in nasıl geçtiğini anlamadım. Geçen yılbaşında İstanbul’daydım. Sanki dün gibi…
Geçen yıl yaptığım birçok şeye sayfamda yer verdim zaten. Bazısını yazmasam da (sırf tembellikten) bolca kitap okudum, film izledim, tiyatroya gittim.

Bu yılın en güzel olayı, yıllar sonra lise arkadaşlarımla buluşmam oldu ki mutluluğu tarif edilemez.Kırktan fazla kişi, çoğu evli ve çocuklu hanımlar ve beyler ortaöğrenimi gördüğümüz güzelim sahil şehrimizde bir aradaydık masum, afacan çocuk yanımızla… Ve harika bir gün yaşadık. Tadı damağımızda kaldı ki hala ara ara küçük gruplar olarak bir araya geliyoruz. Var mı eski dostlar gibisi...

Yazın Batı Anadolu sahilini gezdim, dağ , tepe, uçurum demeden (İtiraf ediyorum Assos’ta dizlerimin bağı çözüldü, halbuki Kaz Dağları’nda hiç korkmamıştım) araba kullandım. Benim için iyi bir tecrübeydi. Bana destek olup tahammül edenlere buradan teşekkürler…

Bu yılın başında pilatese başlamıştım. Maalesef sürdüremedim.Gittiğim spor merkezini evime çok yakın diye seçmiştim ama beklentilerimi karşılamadı. Ben de geçen hafta evime biraz uzak ama yeni açılan bir merkeze kayıt oldum. Belki yüzerim belki salon sporlarından birini yapabilirim. Yanımda beni spor yapmaya teşvik eden bir arkadaş grubumda olunca bu kez kaçış olmayacak…

Kızsal konulara gelince kozmetik için Strawberrynet’i ve diğer bir çok ihtiyaç için Tchibo’yu keşfettim ki benim için ikisi de kurtarıcı oldular (Yıldız’a teşekkürler) Tchibo’dan aldığım bigudiler sayesinde kuaför masrafım azaldı. Yine daha önce hiç kullanmazken artık Diorliner sayesinde eyeliner kullanır oldum.

Geçen kış biraz sıkıntılı geçmişti. Bridget Jones havasında elimde dondurma kasesi sürekli film izleyen bir tiptim. (Beni üzenler üzülsün) Kış demeden yediğim Carte d’Or’lar bana kilo olarak döndü Baktım olacak gibi değil, sabah yediğim çıtır simitleri kestim, evde tost yaptım, öğle yemeklerinde ekmek yememeye başladım, akşam yemeklerini erkene alıp dondurma ve abur cubur yemeyi kestim. Bu sayese aldığım kilolardan kurtuldum. Hanımlar bilir eski kıyafetlerine sığmak büyük bir mutluluktur. Başlangıçta katı rejimlerden ziyade yeme alışkanlıklarını değiştirmek gerekiyor sanırım. Bu arada hala çikolatadan ve Nutella’dan vazgeçemedim. O kadar da olsun değil mi?

Son günlerde çeşit çeşit iplerden kaşkol örüp yakınlarıma hediye ettim. Bu işten çok keyif aldım. Boşuna dememişler el emeği göz nuru diye…

Yarın 2008’e veda ediyoruz.
2009’da tüm dünya için her şeyin en güzelini diliyorum.


Fotograf: İnternetten

Author: Mine
•19.12.08

İki gün önceki düelloyu izlediniz mi bilmiyorum.Ben televizyonu açtığımda, Gökçek konuşmasını bitirmiş sıra Kılıçdaroğlu’na gelmişti. Bir çoğunuz Kılıçdaroğlu’nun konuşacağını sanırken, Gökçek’i dinlemeye devam ettik. Ben bir Ankaralı olarak bu duruma hiç ama hiç şaşırmadım. Gökçek tam da beklediğim gibi davrandı.Biz Ankaralılar onun bu davranışına alışkınız. Pişkin gülümseyen maske takmış gibi görünen yüzünü veya adını duymadığımız bir gün geçmez. Ankara demek Ankara Büyükşehir Belediyesi demek, o da Gökçek, hatta o da yol, kavşak, köprü demek. (Bakınız belediyenin internet sitesine)

İnternet sitesini ziyaret etmeyenler için, köprüler, reklam panosu gibi kullanılmaktadır Ankara’da. Kızılay Metrosu’ndaki her adım başı takılı plazma tv’lerde de izleyebilirsiniz kendisini. Sanki Ankara için bir lütuftur.

Eskiden kaldırımlar sürekli yenilenirdi.Şimdi neredeyse adım başı kavşak yapılmakta. Ben bir yaya ve de sürücü olarak memnun değilim şehrimin bozuk bir otoyola çevrilmesinden. Bir çok kişi ise merkeze hiç ışığa takılmadan gittikleri için memnundurlar. Karşıdan karşıya geçmeye çalışan yayaları hiç önemsemezler. Her gün olan ölümlü trafik kazalarını da…

Ankara’yı bilipte Ulus ve Kızılay’ı bilmeyen yoktur sanırım.Bir ara buralardaki trafik ışıklarını kaldırmış, araçlara sonsuz geçiş hakkı tanımıştır kendisi. Düşünün otobüs durağında olan (Ulus için) ama alt ve üst geçit olmayan bir yerde yayalar nasıl karşıya geçer?Kızılay içinse çözüm metro girişlerini kullanın demek olmuştur. Bu Zihni Sinir fikri bir süre uygulandıktan sonra vazgeçildi.(meraklısına ekşi sözlükteki yorumlar burada)

2007 yazında Ankara’daki su sıkıntısını yaşayanlar bilir.15 yıllık belediye başkanı olmasına rağmen uyarılara kulak asmamış ve önlem almamıştır. Ankaralıya suyu az kullanın, duş alırken altınıza kova koyun, o suyuda tuvalette kullanın, olmadı tatile gidin diyen yine kendisidir.

Kızılırmak suyu geldi de rahatladık diyeceğimizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Artık çeşme suyunu mutfakta kullanamıyoruz. Eskiden çeşme suyunu içerdik. Su faturalarının zaten kabarık geldiği şu dönemde, artık damacana su da masrafa eklendi. Bir ailenin bir ayda alacağı damacanayı hesaplayın, üzerine de su faturasını koyun. Son 1-1,5 yılda suya ödediğimiz paranın kaç kat arttığını görürsünüz.

Kış aylarında Ankara’ya geleniniz oldu mu bilmiyorum. İsli, puslu, gridir.Şu an olduğu gibi. (Şimdi pencereyi açtım, kömür kokusunu alınca kapadım)Doğalgaz kullanan bir şehirde bunun nedenini anlamak için basını biraz takip etmek yeterli.

En borçlu belediye olmasına ve hakkındaki yolsuzluk iddialarına hiç girmiyorum bile…

Rahmetli Erdal İnönü 'Gerçeğin er veya geç ortaya çıkma gibi bir huyu vardır' demişti. Ben de bu söze inanmak istiyorum.

Not: Fotograflar Ankara Kalesi'nden.


Author: Mine
•14.12.08
Yarın çaya gelecek misafirlerim için bugünden kurabiye hazırladım. Yapımı kolay, malzemesi de az olunca sık sık yaptığım bu kurabiye tarifine sayfamda yer vereyim istedim. Ölçülerini kendi zevkime göre biraz değiştirdiğim bu kurabiyeyi umarım beğenirsiniz. Tarifi Gönül Candaş’ın Mutfağından kitabından…

Tarçınlı, Fındıklı Kurabiye

1 büyük margarin (250 gr.) (oda ısısında beklemiş ve yumuşamış)
5-6 çorba kaşığı şeker (asıl tarifte 2 çorba kaşığı yazar ama benim damak tadıma uymadığı için 5-6 çorba kaşığı şeker koyuyorum)
yarım su bardağı ince çekilmiş fındık veya ceviz
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu,
3,5 su bardağı un

Üzerine: tarçın ve pudra şekeri karışımı hazırlanır. (Tarifinde 3 çorba kaşığı pudra şekeri ile 2 çay kaşığı tarçın yazmakta. Ben daha fazla pudra şekerine daha az tarçın koyuyorum. Yine damak tadınıza kalmış)

Yapılışı:
Bir kaba margarin, şeker, ince çekilmiş fındık içi, vanilya ve kabartma tozu konup karıştırılır.
Elenmiş un ile kısa sürede birbirini tutacak şekilde hamur apılır. Üzeri örtülerek 10-15 dk serin yerde dinlendirilir.
Ceviz büyüklüğünde toplar yapılıp biraz yassıltılır. Tepsiye dizilip orta hararetli fırında beyaz olarak pişirilir.
Fırından çıkınca, hemen üzerine tarçın karıştırılmış pudra şekeri elenir.

Afiyet olsun.
Author: Mine
•13.12.08


Takıntılı biri miyim? Evet!...
*Emniyet kemeri takmadan yola çıkmam, kendimi boşlukta hissederim çünkü. Ayrıca yanımda oturanı da kibarca ikaz eder taktırırım.
*Evden çıkarken ocağı kapadım mı kontrol eder, gece yatarken de tv, bilgisayar gibi elektrikli aletlerin fişlerini mutlaka çekerim.
*Ellerimi çok yıkarım. Dışardan eve geldiğimde de ilk işim de ellerimi yıkamaktır. Sırf bu yüzden tırnaklarım dayanıksızdır.
*Çayı ince belli bardakta sevsem de, malum hastane koşullarında kupalarda içmekte keyif verir. Sadece su bardağında çay içmem, içemem.
*Ayakkabı hastasıyım. Her girdiğim mağazada ayakkabı reyonu çeker beni. Yaz için de kırmızı terliklere bayılırım ve ayakkabı almadığım bir sezon yoktur :(
*Kapaklı cep telefonu kullanırım. Eskiden Nokia harici kullanmazdım şimdi Samsung’a alıştım. Bundan sonra da kapaksız telefon kullanamam gibi geliyor.
*Beğendiğim bir tişort, kazak ve pantolonun değişik renklerinden alıp giydiğim çok olmuştur. Zaten genelde kış için balıkçı veya V yaka kazaklar, yaz için V yaka kısa kollu tişörtler tercihimdir. Sevdiğim markalardan alır, yıllarca giyerim. Yine gömlekte de tercih ettiğim model ve marka vardır. Benimle de özdeşleşmiştir (Arkadaşlarımın lafı bu!)
*Yolculuğa çıkarken mutlaka bir liste yapar ona göre valizimi hazırlarım. Ya lazım olursa diye gereksiz çok şey taşırım sonra da kendime çok kızarım.
*Okunmak için alınan kitaplarımın geri getirilmemesinden hiç hoşlanmam.
*Belirsizlikleri sevmem, elimde olmadan günümü, haftamı planlarım.
*Randevusuna geç gelene ve de uymayana gıcık kaparım :)
*Belki de en önemlisi…Ah bir de çok aceleci olmasam!...

Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Olmuş mu Bekriya’cığım?

Fotograf Emirgan Korusu'ndan.
Author: Mine
•7.12.08

İYİ BAYRAMLAR!
Author: Mine
•7.12.08

Bu sabah, DVD de satan markete girdiğimde almayı planladığım filmlerden biri değildi. Aylar önce Sanem sayesinde bu filmden haberdar olmuştum. Hatta bir arkadaşımdan istemiştim ama o da netten bir türlü indiremedi ve unuttum ben de.
İndirimdeki filmlerden tam tamına 5 film seçtikten sonra karşımda ‘Once’u görünce elimdeki iki filmden vazgeçtim ve Once’u da alarak çıktım Media Markt’den.
Şu an bu satırları yazarken bir yandan da ‘If You Want Me’ adlı şarkıyı dinliyorum.
Tek kelime ile son zamanlarda izlediğim en güzel filmlerden biri. Belki de en güzeli! ‘Falling Slowly’ En İyi Şarkı Oscar’ını almış. Sadece şarkılar değil, gösterişten uzak sade oyuncular, klişelerden uzak, abartısız diyaloglar… Film bitti, ‘the guy’ ve ‘the girl’un isminin hiç telaffuz edilmediğini fark ettik...Film o kadar güzel ilerledi ki isimlerinin ne olduğu hiç ama hiç önemli değildi…Filmin sonunda boğazıma bir şeyler düğümlendi. Böyle bitmemeliydi dedim içimden. Ama hayat işte…Kısacası, benim gibi (ne kadar çok izleyici o kadar para diyen) Hollywood filmlerinden sıkıldıysanız izlediğinize pişman olmayacağınız bir film.
Müzikleri filmin websitesinde dinleyebilirsiniz. Trailer ise burada
NOTLAR:
*Afişinde yazan ‘How often do you find the right person? Filmin ana temasını özetliyor.
*Benim en çok sevdiğim sahneyi de söylemeden geçemeyeceğim. The guy’ın bir şarkısı sözsüzdür. The girl’e sen yaz der. Kızımız esas çocuğun cd çalarını alır. Gece evinde çalışırken cd çaların pili biter. Evinde pil bulamayınca, uyuyan kızının kumbarasından geri vereceğine söz vererek para alır. Gecenin bir yarısı bir dükkandan pil alır. Kulağında kulaklıklar, üzerinde pijama, ayağında pofuduk terliklerle evine doğru yürürken If You Want Me’nin sözlerini söyler. Birçok klipten çok daha güzel bir sahne benim için…
*Müzikal bir film ama şarkılarda diyolaglar öyle güzel verilmiş ki bitse de konuşsalar demiyor insan.