Author: Mine
•31.12.09
Evet, yılın son günü bugün. İzinliyim ve evdeyim. Dün başlayan nezle şikayetim hafif olsa da devam ediyor. Boğazım yanıyor birazcıkta halsizim. Akşama kadar doping yaparaktan toparlanmak tek dileğim.
Geçen yıl dışarıda kutlamıştım yılbaşını. Bu kez bir ev partisine davetliyim. Ev sahibemiz bu konuda çok başarılıymış. Kulağıma geldiği üzere hepimize sürprizler hazırlamış. Meraktayım.Bütün arkadaşlar görev dağılımı yaptık. Bana pasta işi düştü. Ben de Serender’den kestaneli pasta siparişimi verdim bile.
Eski yılı hüzünle karışık uğurlarken yeni yılı heyecanla karşılamak adettendir. İster istemez aklımda 2009 nasıl geçti sorusu…Geçtiğimiz yıl çok gezdiğim, yakınlarımın sağlık problemleriyle ilgilendiğim ve de üzüldüğüm (umarım tekrarlamaz), yaz dönemi hafif gönül kıpırtısıyla ama çok eğlenceli anlar yaşadığım kısacası hayatın özeti bir yıldı yine.

Şimdi de 2010 nasıl geçecek diye düşünüyorum. Planlar yapıyorum. Astrolojiyle ilgilenen arkadaşlarımın dediğine göre 2010 balık burcunun yılıymış. Umarım öyledir :)

Uzun lafın kısası 2010’da çok mutlu olun, sevin, sevilin, çok kahkaha atın. Her şey gönlünüzce olsun!...
Author: Mine
•23.12.09

“I See You” (Theme from Avatar) by Leona Lewis in HD

Trailer Park MySpace Video




Üç boyutlu film hastası bir arkadaşım sayesinde, cumartesi akşamı Gordion'da izledim Avatar'ı ve çok beğendim. Tavsiye ederim.

Not: Mukakkak bu filmi çok beğenen de olacaktır eleştiren de. Filmdeki klişeleri bir tarafa bırakın ve Na'vi'lerin gezegeni Pandora'nın keyfini çıkarın derim.
Author: Mine
•17.12.09


Almanya gezimizi FB öyle güzel anlatmış ki... Önce onu okuyun derim:)
Author: Mine
•14.12.09
Ben geçtiğimiz günlerde
çokça burada biraz şurada
eh birazcıkta burada ve


şuradaydım.



Umarım tembellik etmez ve en kısa zamanda yazarım.


Author: Mine
•26.11.09

Mim
Author: Mine
•13.11.09


Çok önceleri Bekriya, geçtiğimiz günlerde de Asortik mimledi beni. Ben de bu kez arayı uzatmadan dilimin döndüğünce cevapladım sorularımı.



Bloguna neden bu ismi verdin?
Doğrusu blogumun isim annesi ben değilim. Bu blog her şeyiyle bana hazır geldi. Teşekkürler FB :)


Bloguna yazarken star tribiyle olmazsa olmaz dediğin şeyler var mı?
Star mı? Ben mi? Keşke güzel yazılar yazabilseydim. Gezdiğim gördüğüm yerlerden bahsetmek, yeni öğrendiğim her şeyi yazmak, en önemlisi fikirlerimi paylaşmak istiyorum. Yazmaya oturduğumda ise birkaç cümleden sonra sıkılıyorum ve cümlelerimin hepsi birbirine benzemeye başlıyor. İçimden geçenlerle kelimelere dökülenler aynı olmuyor. Kısacası güzel yazı yazanlara gıpta ediyorum ve harcadıkları emekten dolayı saygı duyuyorum.


En son satın aldığın garip şey nedir?
Strawberrynet’ten daha önce hiç denemediğim bir parfüm aldım ve sonra da parfümü ablama verdim. Çok mutlu oldu. En önemlisi severek kullanıyor. (Sheer Stella, ilk anda duyulan gül kokusu bana ağır geldi)


Şeker gibi olduğun anlar?
Mutluyken tabi ki…

Arkadaşım, artık sormayın dediğin şeyler?
Ne zaman evleneceksin sorusunu sormayın artık:)

Aynaya bakınca gördüğün?
Gözlerim. Mutluluğumu, yorgunluğumu, hüznümü hemen fark ettirir bakışlarım.

Kendini okutan blog dediğin?
Sanırım o anki duygudurumla ve iş yoğunluğuyla ilgili bir şey bu. Bazen saatlerce okuyabiliyorum bazen günlerce bir satır okuyamıyorum. Uzun yazıları, kasvetli aşırı duygusal şeyleri, özel hayatların apaçık anlatılmasını sevmiyorum. Özel özeldir.

Bu blog sahibi-sahibesiyle karşılaşabileceğin yerler?
Ankara’da, Türkiye’nin herhangi bir yerinde, hatta dünyada herhangi bir yerde…

Peki ben kimleri mimliyorum?
Bu mimle mimlenmemiş, mimimi kabul eden tüm arkadaşları… (Tekerleme gibi bir cümle oldu bu!)
Herkese güzel bir haftasonu dileğiyle...
Author: Mine
•9.11.09
''Türkiye; Atatürk'ü Allah'a borçlusun, geriye kalan her şeyi de Atatürk'e..."
Daniel Dumoulin

Author: Mine
•29.10.09
Bugün bir çok blogta, msn’de, facebookta Cumhuriyet Bayramı’na özel kişisel iletiler düzenlendi, profil fotograflarımız ya bayrağımız ya da Atatürkümüz’ün oldu. Oturduğum site, her bayramda olduğu gibi yine bayraklarla donatıldı. Ben de balkonuma bayrağımızı astım.
Bu bayramı diğerlerinden farklı kılan kutlama ise Almanya’dan geldi. Bir süre Ankara’da yaşamış olan bir Alman arkadaşım facebookta kişisel ileti kısmına ‘Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun!’ yazarak bayramımıza ortak oldu. Her ne kadar blogumdan haberdar olmasa da ona buradan teşekkür etmek isterim. Teşekkürler Patrick!
Bu ülkede yaşayan, Cumhuriyet’in sağladıklarıyla bir yerlere gelip, bunu fark etmeyenlere –fark etmekte istemeyenlere- örnek olsun.
Author: Mine
•24.10.09
Bunca yıldır Ankara’da yaşayan biri olarak ilk kez Hamamönü’ne gittim. Eğer o sokaktaki evler restore edilmemiş olsaydı gitmekte aklıma gelir miydi bilmem. Hacettepe Üniversitesi’yle Talatpaşa Bulvarı arasındaki birkaç sokak restore edilmiş.Eski fotograflarıyla karşılaştırıldığında gerçekten güzel bir iş çıkmış ortaya. Hamamönü Sokak adını yine Talatpaşa Bulvarı’ndaki Tarihi Karacabey Hamamı’ndan alıyor olsa gerek.


Bu arada ben Ankara’da bir saat kulesi olduğunu da ilk kez görmüş ve öğrenmiş oldum.


Öğrencilere hitap eden bolca kırtasiye, kahve, cafe tarzı yerler mevcut. Trafiğe kapalı sokaklarda, restore edilmiş evlerle dolu tarihi bir mahallede yürümek keyif verdi bize. Hazır oralara gitmişken Mehmet Akif Ersoy’un evini de ziyaret ettik. Hamamönü Liva’nın bahçesinde oturduk. Bir köşede bir bayan oturmuş gözleme açıyordu. Bir gözleme sipariş ettik. Yanı sıra da benim merakım nedeniyle Osmanlı böreği’nin tadına baktık. Ankaralılar bilirler Liva Pastaneleri meşhurdur. Liva Hamamönü’ndeki şubesinde Osmanlı mutfağına da yer vermiş.


Liva'da Türk misafirperverliği örneği olarak çikolata ve şekerlemelerden oluşan minik paketler hazırlayıp ikram ettiler ki bu da bize güzel bir anı oldu.


Author: Mine
•16.10.09
Hacıbektaş
Kapadokya’ya giderken yol üzeri olunca Hacıbektaş'a uğramadan edemedik. Ortalık çok kalabalıktı. Meğer Aşık Mahsuni’nin ölüm yıldönümüymüş ve anma törenlerine denk gelmişiz. Varışımız öğle tatiline denk geldiği için, Atatürk’ün Ankara’ya giderken konakladığı ve şu anda Atatürk Evi müzesi olarak kullanılan evi sadece dışardan görebildik. Bizde Hacıbektaş Veli Türbesini ziyaret edip Çilehane’ye arabamızla çıktık. Burada Aşık Mahsuni’nin mezarı Hacıbektaş’a tepeden bakıyor. Ardından Deliklitaş’a giripte çıkmaya çalışanları seyretmeye koyuluyoruz ki Delikli taştan geçen kimselerin günahsız olduğuna inanan Alevi ve Bektaşiler, bu şekilde günahlarının olup olmadığını test ediyorlar. Zayıf veya şişman farkı gözetmeksizin Çilehaneye gelen her ziyaretçi mutlaka delikli taştan geçiyor. Bizim gittiğimizde de şişman bir bayan çıkmaya çalışıyordu . Çıkabildi mi bilmiyorum.


Göl Restaurant

Kapadokya’ya giderken, KapadokyaWeb sitesinde gördüğüm Göl Restaurant’a uğramak istedik ama ters yönde kaldığı için dönüş yoluna bıraktık. Nitekim dönüşte Göl Restaurant tabelasını görür görmez sağa saptım. Sanıyordum ki hemen yol kıyısında. Meğer değilmiş(Netteki yazıyı iyi okumamışım demekki) Tabelaları takip ede ede sonunda Göl Restaurant’a ulaştık. KapadokyaWeb’te de yazdığı üzere çok eğlenceli tabelalardı ve onları okurken yol bitiverdi. Güleryüzlü bir garson karşıladı bizi. Tok olmamıza rağmen sırf orayı görebilmek için gelmiş olduğumuzu duyunca da, onca yolu geldiğimiz için bize teşekkür etti ve manzaralı bir masaya oturttu. Tazecik çaylarımızı içtikten sonra hesabı ödemek istediğimizde ‘Bir çayın lafımı olur’ deyip almadılar. Bir dahaki sefere yemek için tekrar gelme planları yaparak ayrıldık oradan. Meraklısına ayrıntılı resimler burada



Hacıbektaş Veli Türbesi'ne giriş






'Hararet nar'dadır sac'da değildir,
hakikat baş'tadır tac'da değildir,
Her ne arar isen kendinde ara,
Kudüs'te, Mekke'de, Hac'da değildir'



Baktık herkes bu sudan içiyor bizde içtik.


Atatürk'ün Evi


Yunus Emre


Aşık Mahsuni Şerif


Deliklitaş'ın girişi


Deliklitaş'ın çıkışı

Göl Restaurant'a giderken


Göl Restaurant'tan bir manzara


Dönüşte...




Author: Mine
•13.10.09
19 Mayıs tatilini fırsat bilip iki arkadaş atladık arabamıza ve yollara düştük. Yıllar öncesinden böyle bir hayalimiz vardı ama bir türlü fırsat yaratamamıştık.
İç Anadolu’yu gezecekseniz baharda gezin. Daha Ankara’dan çıkmadan çevre yolu etrafındaki yeşilliğe bayıldım. Hazirana kaldığınızda başaklar sararır ve sıcak sizi yorar.
Hem giderken hem de dönüşte Kırıkkale, Kırşehir yolunu tercih ettim. Ara ara minik köy ve kasabalardan geçmek pek bir keyifliydi.
İki arkadaş için bir tür terapi oldu bu seyahat. Ne zamandır yalnız kalıp hayata dair sohbet edememiştik. Yol boyu ya şarkı söyledik, ya müziği sonuna kadar açıp dinledik ya da en fazlasından konuştuk…
Kapadokya’yı fazla anlatmayacağım. Ürgüp’ü, Göreme Açık Hava Müzesi, Zelve, Paşabağ, Derinkuyu yeraltı şehri…Bence kesinlikle görülesi yerler. 2000 yılında AFSAD’tan bir arkadaşımla gittiğimden beri tekrar gitmek aklımdaydı. Bu kez de Ihlara’ya gitmek kısmet olmadı. Umarım gelecek sefere.
Kapadokya’ya gitmek isteyenler için birkaç önerim olacak:
1.Rehberle gezmeyi tercih edin. Rehbersiz gezdiğinizde bütün ikonalar, kiliseler, yeraltı şehirleri, peribacaları size aynı görünür.
2.Kalmak için Yunak Evleri’nde umarım yer bulursunuz.
3.Şarapseverler Turasan’a uğrayıp hem tadıp hem de alışveriş yapabilirler. Birinci tercihim Kalecik Karası, ikinci tercihim ise öküzgözü-boğazkere oldu.
4.Tandır kebabı, tandır çorbası denediğim ve beğendiğim tatlar oldu.
5.Gitmeden bir de şu siteyi ziyaret ederseniz faydalı olabilir.




Üç güzeller








Ne hoş bir karakol değil mi? (Paşabağ)



Sizce neye benziyor?




Oralara kadar gittik, Asmalı Konak'ın önünden geçmemek olmazdı.


Yunak Evleri


Yunak Evleri

Uzaktan tüm heybetiyle Erciyes


Derinkuyu

Derinkuyu yeraltı şehrinin önünde bebek yapıp satan kadınlar


Göreme Açıkhava Müzesi







Göreme Açık Hava Müzesi'nde bir yemek masası








Kardeşler Restaurant, Ürgüp'te çarşı içinde minicik bir dükkan. Tandır çorbası için adresimiz orası oldu.




Kale Terasse Restaurant'ta tandır kebabı





Sıradaki post yol maceramızla ilgili olacak…