


“27 AB ülkesinin liderlerine, birkaç kilometre güneyimizdeki bir kıtada en savunmasız, zayıf ve mahrum insanlar Sudan’da katledilirken biz Avrupalılar bu kutlamaya nasıl cesaret ediyoruz? Vahşetten daha fazla vahşeti önlemek için kurulan AB’nin Darfur’daki katliamları önlemek için söyleyecek bir sözü, uygulayacağı bir prensibi, yapacak bir şeyi yok mu? Srebrenitza’daki ödleklik tekrar mı edilecek? Eğer öyleyse, biz neyi kutluyoruz?
Politik katılımlarımızın zayıflığını mı?
Siyasi sınıflarımızın gereksiz tefekkürlerini mi?
Bürokrasilerimizin iktidarsız hiçliklerini mi?
Auschwitz’e izin veren ve Bosna’da başarısız olan Avrupa Darfur’daki katliama tahammül etmemelidir. Avrupa siyasi sınıf ağlarından, birinci dünya ülkelerinin ekonomi kulübü olmaktan, ve bürokratik şişkinliklerden daha öte bir şeydir. Avrupa insanın değerine ve onuruna önem veren ve yaşatan bir kültürdür. Bu ortak kültürün adına 27 AB başkanını Sudan rejimine karşı tedbir almaya çağırıyoruz.
Onları kıyılarımızı, sağlık sistemlerimizi, ve mallarımızı kullanmaktan men edin. Bankalarımızdaki mal varlıklarını dondurun ve diğer duyarlı ülkeleri harekete geçirin.
Afrika’da bir medeniyet yok olurken biz bir kere daha seyirci kalmayalım, Avrupa medeniyetini aldatacak şekilde davranmayalım. Bu çağrı bize bir hediye ve kanıt olsun. Her şey düzeldiğinde hep birlikte onurluca kutlayalım.”
İMZA...
Umberto Eco
Dario Fo
Günter Grass
Jürgen Habermas
Václav Havel
Seamus Heaney
Bernard Henri-Levy
Harold Pinter
Franca Rame
Tom Stoppard
Kaynak: http://www.ntvmsnbc.com/news/403717.asp
Zeynel'in Tunus Caddesi'ndeki şubesinin ilk müdavimlerindenim. 1996-97 yılları. O yıllarda Ankara’da bu kadar çok alışveriş merkezi yoktu. Atakule, Karum, Beğendik hatırladığım yerler.
Tunus Caddesi’ndeki Zeynel, Ankara’daki ilk şube olarak 1996’da açıldı. Biraz önce de söylediğim gibi, bu kadar çok alışveriş merkezi olmadığından, Tunalı Hilmi Caddesi, o dönemler, ilgi kaynağıydı. Bizler de Tunalı’da gezer, Akün’de sinema veya Şinasi’de tiyatro izler, soluğu Zeynel’de alırdık. Dondurmalı kupları, profiterolleri, sandviçleri ve tabi ki sütlü tatlıları… aklıma ilk gelenler
Eski günleri ve dostları yadettikten sonra yeni dostlarımla tiyatroya girdik. ‘Modigliani, Işıgın ve Hüznün ressamı ‘ adlı oyuna.Bir sonraki yazım bu ressam ve izlediğim oyun hakkında olacak:)
Sezen Aksu
*Cuma gecesi, Anatolia'da Candan Erçetin 'i izlemeye gittik. Kendisini ve şarkılarını çok beğenen ben için, güzel bir doğumgünü hediyesi oldu:)
*Cumartesi günü biraraya geldiğimiz Aydın Şimşek'le, yeni çıkarmaya başladıkları Deliler Teknesi adlı dergiden bahsettik. Yazarın, Yaratıcı Yazarlık ve Deneysel Düşünme adlı kitabı yazı hayatına yeni başlayanlar için başvurulabilecek bir kaynak.
*Pazar günü kahvaltı için seçtiğimiz yer, Ankara Kalesi 'ydi. Yıldız'dan yerini öğrendiğim And Kafe ilk durağımız oldu. Güzel bir kahvaltıdan sonra, Kale Kapısı'na doğru yürürken, yol boyunca gördüğümüz dükkanlara girmeyi ihmal etmedik.
*Bunlardan Dijan Dizayn ,Kale Kapısı No:1'de.Kendi dizaynları biblolar, nazarlık ve aynalar çok güzel olmakla beraber, İran'dan gelen ahşap çerçeveli seramik tablolar da görülmeye değer.
*Son durağımız Pirinç Han 'dı. Alt kattaki Pirinç Kafe'de çok güzel gözlemeler yapılıyor, beraberinde porselen demliklerde demlenen çay, güneşli ama soğuk Ankara öğleden sonrasında çok iyi gitti:)
*Burası da Beypazarı'nda Cevizlibağ . Sonunda Metin Usta'nın yaptığı alabalıktan tadabildim. Tavsiye ederim.
Güzel bir hafta dileğiyle....