Anayasal güvence istiyorum... Pazar günü “Çalık Gurubu”na TMSF tarafından satılan, Başbakan’ın damadı ve abisinin yönettiği atv’de muhteşem bir program vardı. Üç gazeteci ve bir de, ne alaka ben anlamadım ama Galatasaray Üniversitesi’nden bir hanımefendi, Başbakan ile “çanak-çömlek” oynadılar...
Bir zor sordular, bir üstüne gittiler inanamazsınız. Başbakan da açtı ağzını, yumdu gözünü. Arada da son haftaların “flaş cümlesini” unutmadı; bazı medya gurupları her türlü provokasyona hazırlanıyorlar, biz de bunların istihbaratını alıyoruz...
Her neyse “isterdim ki”, istihbarat almadığı boş zamanlarında Başbakan, bizlerle de bir programa çıksın ve “çanakçıların” haricindeki gazetecilerin özellikle ben be benim gibi düşünenlerin, Türkiye ekonomisine dair sorularına cevap versin...
Dünyanın en yüksek faizi ile borçlanan, dünya piyasalarından kat be kat fazla bozulan, makro göstergeleri “faciaya” doğru giden ama yine de “mucize yaratan ekonomi modelimizi” bir açıklasın...
Açıklasın, ikna etsin, rakamlarla bizi mat etsin, öpüvereyim “70 milyonun elinde” oracıkta elini...
Ama nerede! Son 4 yıldır, kendine güvenen Bakanlara, ve Başbakan’a çağrıda bulunuyorum; yanınıza istediğiniz bürokratı, akademisyeni, kimi isterseniz alın, gelin birlikte şu ekonomiyi istediğiniz televizyonda “ucu açık bir yayında” tartışalım diyorum; çıt yok!
Her neyse gelelim başlığa...
Sayın Başbakanımız aynı programda çok önemli bir cümle daha sarf etti; “Türkiye’de başı açık olanların, istedikleri gibi yaşamak isteyenlerin de garantisi biziz, onların da garantisi AKP iktidarıdır...” Ne kadar “korkunç” bir cümle! Adama sormazlar mı; sen kimsin de bana “garanti” oluyorsun! Yarın yargı, AKP’yi kapatma davası açar ve hatta yargılama sonucu kapatırsa; başı açıkların garantisi “sona mı ermiş” olacak...
Sevgili dostlar, fizikte çok sevdiğim bir cümle vardır; “sürtünme ile enerji kaybeden bütün sistemler sönümlüdür”. Bunun siyasi ve sosyolojik tercümesi; bütün iktidarlar geçicidir...
Buradan yola çıkarak, “ömrü sınırlı” olması gereken bir iktidarın, Türkiye Cumhuriyeti ayakta kaldığı sürece “sınırsız” olarak verilmesi gereken bir “kefaleti” nasıl üstlendiğini de ayrıca tartışalım!
Sonuç: Bütün iktidarlar geçicidir... Hükümetler gider, Türkiye Cumhuriyeti yerinde kalır... Su akar, dere yatağını aşındırır ama dere yerinde durur... AKP iktidarı da, başka hiçbir iktidar da; “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin” rolünü üstlenip vatandaşlarına “teminat” olamaz.
Vatandaşların her konuda “teminatı” Devletin Anayasal Düzeni ve Anayasanın vatandaşa verdiği haklardır. Yukarıda Başbakan tarafından söylenen ve buraya taşıdığım cümle çok ama çok sakıncalı olup, bana göre “vatandaş” değil “kul” olmayı hayat tarzı edinenlerin “bakış açısından” edilmiş bir cümledir... Ne demek “başı açıkların teminatı da biziz” ...
Son söz: Başı açıkların teminatı Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Anayasal düzen ve Cumhuriyeti meydana getiren bütün dinamikler ile “Cumhuriyeti koruma ve kollama görevi verilen” sistem bileşenleridir... Bir vatandaş olarak “teminatım” iktidarlara kalmışsa, vay benim, vay sizlerin, vay hepimizin haline...
Gelelim 2. yazıya... 'Avrupa Birliği projesi kesin bitti' başlığı taşıyor. Bir zamanlar kesin girdik denilen bugünlerde ise sözü edilmeyen Avrupa Birliği ile ilgili durumumuz neymiş merak eden okusun. Türkiye'yi, Avrupa Birliği'ne taşıyacak parti olarak AKP'yi gösterenlerin bu yazıya cevapları ne olacak acaba?