Author: Mine
•16.1.08
Bankacı bir arkadaşım durumumuzu özetleyen bir yazı diyerek, ekonomi yazarı Yiğit Bulut'un yazısını göndermiş bana. Ben de sizlerle paylaşmak istedim.

Bu ülke adına çok üzülüyorum...
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de hatta dünya genelinde “büyük” denebilecek “işadamlarının” olduğu bir yemeğe katıldım. Hiçbiri AKP’li değildi.
Geçmişlerinde, bugün AKP’ye “meyil etmelerine” sebep olacak bir iz yoktu. Ama hemen hemen hepsi “Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik” düzenden memnundu ve ortak bir noktada birleşiyorlardı; “İşler iyi.”

Onların fikirlerine saygı duyuyorum özellikle “döviz bozup, bono alarak” elde ettikleri “faiz ve kur farkı” ile azan “faaliyet dışı kârlarından” dolayı, taşıdıkları heyecanı da anlıyorum... Anlıyorum ama benim düşüncem net: “İllüzyon içinde her şey iyi algılanabilir” ama “illüzyonu sağlayan” yapı ortadan kalktığı zaman “ortaya tam bir enkaz” çıkacak. Trilyon dolara yakın faiz ve anapara ödemiş bir ülke ve “bütün varlıkları” ele geçirilmiş bir sistem!

Bu noktada, “benim gözümden işlerin neden iyi olmadığının” detaylarını sizlere aktarmak istiyorum:

1- Bir ülke dünya üzerindeki en yüksek nominal faizi ödüyor ve düşen kur ile birlikte “içeriden-dışarıdan” bozulan dolarlar; “yıllık yüzde 35 ila 42” dolar bazında getiri sağlıyorsa,

2- Sıcak paranın sağladığı getiri, bir ülkenin “vatandaşına harcanması gereken sağlık, eğitim, savunma, yatırım” harcamalarından kesilerek “ aktarılıyorsa”,

3- Konsolide bütçe rakamlarının neredeyse yarısı “sıcakçılara” sunuluyorsa,

4- Sıcak para “finansal sonuçları” değiştiriyor, ama arkasında “makro dengeler” tarihte görülmemiş seviyelerde “bozulma” gösteriyorsa,

5- Ülkenin “reel sektör” kuruluşları, bankaları, telekomünikasyon şirketleri, limanları, yeraltı kaynakları kontrolsüz bir “özelleştirme” politikası sonucu “yabancıların kontrolüne” geçiyorsa,

6- Sıcak paranın yarattığı sonuçlar “makro ekonomik bozuklukların” kısa vadede algılanmasına izin vermiyor, orta ve uzun vadeli “enkazın” sorgulanmasını engelliyorsa,

O ülkede “işler” yabancı sıcak para ile hareket eden “mutlu azınlık” için, daha doğrusu “yüzde 1 için iyi” olabilir ama yüzde 99’un geleceği acımasızca “tüketiliyor” demektir.

Sonuç: Askerlikte bir kural vardır; keşif yaptığınız arazi cetvelle çizilmiş gibi muntazam ise “mayın” tehlikesi fazla demektir. Türk ekonomisi de “aynen” mayınlı arazi gibi. Sıcak paranın “dünya genelindeki konjonktür” ile içeride yarattığı “fazla muntazam” arazi, aslında “ağzına kadar mayın dolu.” Sıcak para “Türkiye’nin varlıklarını” sonuna kadar “emdikten” sonra mayınlar “aynen 2001 krizi” gibi tek tek patlamaya başlayacak.

Son söz: Ülkem adına gerçekten çok üzülüyorum. Bu ülkenin “burjuvazisi”, “akademisyeni”, “askeri”, “düşüneni”, “vatandaşı” yukarıda tarif ettiğim “sahte” cenneti göremiyor ve “İşler iyi” diyorsa; sanırım bize de “Fazıl Say” gibi “çekip, gitmek” kalıyor!


Not: “Çekip, gitmek” işin “laf” kısmı... Ben sonuna kadar “buradayım”... Yukarıdaki gerçekleri “herkes” görene kadar ve en önemlisi “geç” olmadan birlikte “dur” diyebilecek bir “yapı” oluşana kadar, elimden geleni yapmaya devam edeceğim...
This entry was posted on 16.1.08 and is filed under , . You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0 feed. You can leave a response, or trackback from your own site.

7 yorum:

On 17 Ocak 2008 14:48 , yaban dedi ki...

Ekonomi terimleriyle hiç aram yoktur ama Yiğit Bulut'u okumayı severim. Bir de bu içerikte yazıları okuyunca öyle ümitsizliğe kapılıyorum ki bazen... :( Ülkemiz elden gitti gidiyor gibi. Tüm kaynaklarımız yabancılara satılmış, sözümona özelleştirilmiş. Geçen okuduğum Sabahattin Ali dediğim gibi taa 40'lı yıllardan bizi sanki bugünler için uyarmış. Buyrun ben de bir alıntı yapayım, zaten bugünlerde çenem düştü, iki paragraf yorum yazmadan bırakamıyorum;
Sabahattin Ali'nin 2 Aralık 1946'da Markopaşa'da çıkan bir yazısı;
"Lozan'ın en şerefli tarafı bizi yabancı sermayenin köleliğinden kurtarması idi. Arkasından yirmi sene hep bu yabancı sermayeyi silkip atmaya çalıştık. Mini mini Belçika'nın tramvay şirketindeki sermayesinden kurtulunca bayram ettik. İzmir su şirketi yabancı sermayeden kurtuldu diye tören yaptık. Havagazını aldık, sevincimizden zıpladık, gazetelere sütun sütun yazılar yazdık. Bütün bunların sonu buna mı varacaktı? El açıp davet edecek olduktan sonra yabancı sermayeyi ne diye düğün bayramla kapı dışarı ettik?"
Ah, neredeyse bütün yazısını buraya kopyalayacağım. "Bu işte hangi menfaatlerin oyunu var? ..... milletin alınterini dolara ve sterline satmak isteyenler kim? Göze doymaz paranın, bu korkunç taarruzu karşısında milletini, vatanını seven her namuslu insan sesini yükseltmeye mecburdur." Neyse yazısının sonu şu cümlelerle bitiyor;
"Çünkü bir memlekete girip yerleşen yabancı sermayeyi çıkarıp atmanın yabancı orduları sürüp denize dökmekten çok daha güç olduğunu biz Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçıları herkesten iyi biliriz."

 
On 17 Ocak 2008 15:07 , Mine dedi ki...

Sevgili Yaban,

Yorumlarında yazıların gibi güzel. Bence yazmaktan vazgeçme. Sayende yeni şeyler öğrenmekle kalmıyor, geçmişe de yolculuk yapıyoruz.

Bu arada biraz önce arayıp, selamını Suzan Hanım'a ilettim. O da diğer arkadaşlara iletecek. Çok ama çok şaşırdı ve mutlu oldu. Sana çoook selam söyledi.

Sevgiler

 
On 17 Ocak 2008 15:51 , yaban dedi ki...

hah haa tahmin edebiliyorum şaşkınlığını. :) ben de çok şaşırıyorum dünyanın bu kadar küçük olmasına ve internetin uzakları yakın etmesine.. teşekkürler mine, ayrıca güzel övgülerin için de, ben de güzel şeyler hakkında yazmak istiyorum hep ama biraz zor oluyor tabii.
sevgiler.

 
On 18 Ocak 2008 16:30 , reality dedi ki...

Sevgili Mine,

Yazı, gerçeklerin bir kısmını çok iyi vurgulamış.Musluğun başında
karşılıksız yeşil kağıt basan 'FED'
ve yabancı fonlar...Yüksek faiz
politikası ile -yatırım yapılmadan-
sıcak para ile 'lale devri yaşayan
Türkiye...Satılan Türkiye...Yürüyen
işçi ve memurlar...

Neden yürüyorlar ki;anlarını da
alıp gitsinler..mümkünse yurtdışı:)

İyi bir hafta sonu dilerim.

 
On 18 Ocak 2008 20:29 , Mine dedi ki...

Haklısın Reality,
Dikkat ettiysen bir bankacı arkadaşımın gönderdiği mail olduğunu özellikle vurguladım. Hepimiz düşünüyoruz, görüyoruz ama sonuç???

Ben de sana iyi bir haftasonu diliyorum.

 
On 19 Ocak 2008 10:49 , banu kırmızıgül dedi ki...

ulkemız yasadıgı acı durum ve yagmalanması ve bunu gozumuzun ıcıne baka baka yapılması cok zoruma gıdıyor cok...

 
On 19 Ocak 2008 13:15 , Mine dedi ki...

Hoşgeldin Banu,
İki blogunu da ziyaret ettim. Yemek tarifleri, örgüler, işlemeler... Ne kadar beceriklisin, imrenmedim desem yalan olur. Ben de panolar işlesem, duvarlarımı bu panolarla süslesem diye de içimden geçirdim.

Sevgiler