Author: Mine
•31.5.08
Son günlerde her yerde bir kene korkusudur gidiyor. Doğayla kucaklaşma adına yapılacak her planın üzerine, kenenin adı geçmese olmuyor.
Burada Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hakkında veya ilaçlama konusundaki spekulasyonlara dair bir şeyler yazmak istemiyorum. İsteyen açar okur.

Sadece bir iki tavsiyem olacak. Diyelim ki kene ısırdı. Öncelikle kene bir sağlık kuruluşunda çıkarılmalı. Aşağıdaki belirtilerin olup olmadığı sorgulanmalı. Eğer bu belirtiler henüz yoksa, 2 hafta süresince (genelde kaynaklar 10 gün diyor) oluşup oluşmadığı takip edilmeli. Bu belirtiler:

Ateş
Ani başlayan başağrısı
Kas ve eklem ağrıları
Halsizlik
Bulantı, kusma
Karın ağrısı, ishal
Vücudun herhangi bir yerinden kanama (burun kanaması, kanlı kusma, ishal, ciltten kanama)

Bu şikayetlerden bir olduğunda en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.

Sağlıklı günler
Author: Mine
•30.5.08


‘‘ Ey kör! Aç gözünü de düşlerden uyan. Simurg’u göremesen de bari küçük bir serçeyi gör. Kaf Dağına varamasan bile hiç olmazsa evinden çıkıp kırlara açıl;böcekleri, kuşları, çiçekleri ve tepeleri seyret.Bırak dünyanın haritasını yapmayı! Daha hayattayken bir taşı bir taşın üstüne koy. Gülleri ve bülbülleri göremeyip gün boyu evinde oturan adam Dünyanın kendisini hiç görebildin mi?’’ *

*Puslu Kıtalar Atlası adlı kitapta, Arap İhsan'ın yeğeni Uzun İhsan Efendi'ye seslenişi

**Fotograf Guggenheim Müzesi'nden
Author: Mine
•29.5.08
Şu an televizyonda TNT adlı kanalda Johnny Cash'ın hayatını konu edinen film var. "Walk the line" adlı bu filminde kendisini oynayan Joaquin Phoenix ile eşi June Carter'ı oynayan Reese Witherspoon'u ölümlerinden önce eşiyle birlikte seçmişler.
Yine Hurt adlı bu şarkının klibinde eşinin ve kendinin eski ve yeni görüntüleri var. Zaten bu klibi çekmek için yönetmen epeyce bir dil döküyor ve evinde de olsa klibi çekmeye razı ediyor. Bu klipten bir kaç ay sonra eşi, daha sonra da kendi vefat ediyor. Bir nevi veda klibi. Bence etkileyici bir ses ve etkileyici bir klip...

Author: Mine
•29.5.08
Kitaba dair herşeyi hep sevmişimdir.Okuyanlar, okunanlar, mekanlar…
NY'da dolaşırken, Barnes&Noble'a rastlayınca da fotografını çekemeden edememiştim.
White Plains'tekinin kafesinde oturup kitap sayfalarına gömülmüştüm.


Yine NY caddelerinde isteyene 1 Dolara bile kitap var.



Hele ki Bryant Park'taki bu mini kitaplık ve parkı okuma odası gibi kullanan Amerikalıları görünce iç geçirmiştim.

Burası da Manhattan'ın göbeğindeki New York Public Library











Ama benim için Karanfil Sokak’taki Dost Kitabevi’nin hayatımdaki yeri özeldir. Yıllar boyu Kızılay’a indiğimdeki uğrak yerim, arkadaşlarımla buluşma noktam olmuştur. Randevuya her zaman biraz erken gidip raflardaki kitapların arasında kaybolmuşumdur.
En son geçen cumartesi oradaydım. En son çıkanlara, en çok okunanlara şöyle bir göz attıktan sonra yavaş yavaş tüm bölümleri gezdim.






Son yıllarda adını çok duyduğum ama henüz hiçbir kitabını okumadığım İhsan Oktay Anar’ın Puslu Kıtalar Atlası’nı aldım önce. Okumaya da hemen başladım ve kitabın ilk sayfalarında Arap İhsan’la tanıştım. (Yazarın özelliğinden biri de, her kitabında kendi ismini taşıyan bir karektere yer vermesiymiş)
Ardından Murathan Mungan’ın Kadından Kentler adlı kitabını seçtim. 16 kentte geçen 16 hikâyeden oluşan bu kitapta İzmir, Adana, Trabzon, Bursa, Amasya, Ankara, Samsun, Sinop, Afyon/Denizli, Kırşehir, Diyarbakır, Erzurum, Kayseri, Gümüşhane, Mersin, Istanbul gibi kentlerde geçen on altı öykü yer alıyor.
Ardından YKY’nın üç ayda bir yayınlanan düşünce dergisi olan Cogito’nun Osmanlılar Özel Sayısı’nı, Ankara Magazine ve DVD olarak Kraliçe Margot adlı film hediyeli HomeVideo adlı dergileri aldım.
Okunacaklar listemdeki diğer bir kitapta, geçen gün aldığım Turgut Özakman’ın Diriliş adlı kitabını unutmadan ekleyeyim.







Author: Mine
•19.5.08
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı Kutlu Olsun.
Author: Mine
•18.5.08

Eurovision 2008 Turquie : "Deli : Mor ve Ötesi"
Uploaded by godzu




Beni büyütün, ağlatmayın
Sevginiz nerde övündüğünüz
Beni büyütün, ağlatmayın
Sahte düşlerle oyalamayın

Önümüzdeki hafta Eurovision Şarkı Yarışması var. TRT’nin tek kanallı olduğu ve siyah- beyaz yayın yapıldığı dönemlerde gece yarılarına kadar oturup puanlamayı takip ettiğimiz ve de sonucu hüsranla karşıladığımız günleri, eminim çoğumuz hatırlar. İlginin azaldığı bir dönemi takiben, son yıllarda alınan başarılı sonuçlarla Eurovision’a merak yeniden arttı. Bu yıl da Mor ve Ötesi Türkiye’yi temsil edecek.
Vokalistliğini Harun Tekin’in yaptığı, gençlerden kurulu bu grubu, anlamlı sözlerle süslenen güzel müziklerinin yanı sıra, aktivist olmalarından dolayı takdir ediyorum.
Cambaz, Bir Derdim Var, Küçük Sevgilim, Ayıp Olmaz mı? aklıma ilk gelen şarkıları…
Bence Deli’de en az diğer şarkıları kadar güzel. Umarım yarışmada da hak ettikleri başarıyı elde ederler.
Author: Mine
•17.5.08
Bir haftadır fırsat yaratıpta bir türlü Balıkesir yazımı yazamadım. Bugün Timur’dan fotograflarımı etiketlemeyi öğrenince (ödevim de Balıkesir fotograflarımı etiketlemek olunca ) ben de bilgisayarın başına oturdum.
Bilindiği üzere geçen perşembe akşamı trenle Balıkesir’e gittik. Ankara Garı’nın önünde alt geçit çalışması olduğundan (Ankara’da alt geçit yapılmadık yer kalmadı) netten yol güzargahını öğrenerek yola çıktık. Yataklı vagonda yan yana üç oda bizimdi. Odalar arası misafirlikler ve ikramlarla heyecanlı ve neşeli olarak başladı yolculuğumuz. Sorunsuz olarak sadece bir saat gecikmeyle de Balıkesir Garı’na vardık. Oldum olası tren garlarını ve eski mimarisini severim. Balıkesir Garı’na da bayıldım.




Balıkesir Garı


Hemen kalacağımız otele yerleşip, biraz dinlendik ve kardeşimin yemin törenine katıldık. Çok duygusal anlar yaşandı. Tören sonrası, Yaylada Alışveriş Merkezi’ne gittik. Ferah, güzel ve de sakin bir yer. Haftasonu olmaması da bunda etkendir sanırım.Orada hem yemek yedik hem de alışveriş yaptık.
Cumartesi sabahtan şehri dolaşmaya çıktık. Tarihi Saat Kulesi ve Şadırvan aynı cadde üzerinde yer alıyor.
Saat Kulesi
Saat Kulesi 1829 yılında Giritli Mehmet Paşa tarafından İstanbul Galata Kulesi’nin benzeri olarak silindir şeklinde yaptırılmış idi. 1897 yılındaki deprem nedeniyle yıkılınca, 1901 yılında bugünkü şekliyle yeniden yaptırılmıştır. Kare prizma şeklindeki bina, beyaz kesme taş ile yapılmış ve kabartma işçiliklerle de donatılmıştır. En üst kat kubbe ile örtülmüş ve büyük bir çan eklenmiştir. Buranın hemen altındaki katta ise şehrin dört bir yanına bakan dört saat konmuştur (Kaynak Vikipedi)
Şadırvan
Saat kulesinin yakınında yer almakta olup burası ikinci yeridir; taşınarak buraya getirilmiştir. Şadırvan'ın 1908 yılında Ömer Ali Bey zamanında yapıldığı sanılmaktadır. Pembe granitten yedi sütuna oturan soğan şeklinde bir kubbe bulunmaktadır. Kemerlerle bağlı sütunların üzerinden yatay bir silme ve saçak yer almaktadır. (Kaynak Vikipedi)
Zağnos Paşa Camii
Balıkesir’e gidipte höşmeriminden yemeden dönmek olmaz deyip, tavsiye üzerine Balıkesir Hali’ndeki Sargın marka höşmerim satan dükkanı aramaya başladık. Halin tam karşısında da Zağnos Paşa Cami ve Türbesi’ni görünce bahçeye girdik.
Yine kaynak olarak kullandığım Vikipedi'de Zağnos Paşa Külliyesi şöyle anlatılmış. Cami, hamam, türbe, muvakkıthane, muallimhane ve bedestenden oluşan site, Balıkesir’in en büyük ve mimari yönden en mükemmel külliyesidir. Mustafa Kemal 7 Şubat 1923 tarihinde yaptığı ve tüm gençlerin okuması gereken tarihe Balıkesir Hutbesi diye geçen ünlü konuşmasını Zağnos Paşa Camii'nde yapmıştır. Ahmet Vefik Paşa meydanında bulunan bu eserin muallimhane, imaret ve bedesteni bulunmamaktadır. 1461 tarihinde Fatih Sultan Mehmet’in ünlü veziri Zağnos Mehmed Paşa tarafından, o zamanki şehrin kenarına yapılarak Balıkesir diğer yöne yayılmasını sağlamıştır. Külliyeden sadece hamam günümüze dek özgünlüğünü koruyabilmiştir. 1897 yılındaki depremde yıkılan camii ve türbe 1908 yılında Mutasarrıf Ömer Ali Bey tarafından yeniden yaptırılmıştır.


Cumartesi öğlen Burhaniye’ye gitmek üzere yola çıktık. Yol boyunca gördüğüm manzaraya bayıldım. Baharda Ege ayrı bir güzel oluyor. Yeşil bitki örtüsünü süsleyen gelincikleri, sarı kır çiceklerini, papatyaları seyrederken yolun nasıl bittiğini anlamadım. Önce Havran’a ardından Edremit’e uğradık. Zaten bu ilçeler Burhaniye’ye 3-5 km uzaklıkta. Havran’dan geçerken Koca Seyit adını birçok tabelada görünce merak ettim.

Seyit Onbaşı Anıtı
Çanakkale Savaşlarında 215 okkalık (275 kg) top mermisini top namlusuna yerleştirmeyi başaran bu kahraman, İngilizlerin komuta gemisi olan Ocean zırhlısını Kara Burun Mevkiinde batırıp savaşın kaderini de değiştirmiştir. Günümüzde Gelibolu Yarımadası’nda Kilitbahir’deki Mecidiye Şehitliği’nde anıtı vardır.


Burhaniye İskele Sahili

Burhaniye’de akşama kadar zaman geçirdik. İskele Mahallesi’nde sahilde biraz vakit geçirdik. Çocuklar koştular, oynadılar. Burhaniye İskele Mahallesi’nde liman yapılmadan önce, sahildeki çay bahçeleri denize sıfırmış. Şimdi biraz içerde kalmış.
Enişte'nin Yeri
Ardından Enişte’nin Yeri’ne gidip balıklarımızı afiyetle yedik. Enişte’nin Yeri minicik, iki katlı bir mekan, fotograftan da anlayacağınız üzere deniz manzaralı.Burhaniye’de yaşayan arkadaşlarım bir tekne almışlar. Tuttukları balıkları Enişte’nin Yeri’ne getirip aşçıya teslim ediyorlar.Gerisi aşçıya kalmış. Bizimkilere afiyetle yemek düşüyor. Keyfe bakar mısınız?...
Bundan sonraki gidişimde kendi tuttuğum balıkları yemek düşüncesindeyim.
Yemek keyfinden sonra Ören Mahallesi’ni dolaşıp akşama Balıkesir’e döndük. Şehre vardığımızda Galatasaray şampiyonluğunu ilan etmişti. Bir anda caddeler konvoylarla ve asayişi sağlamak üzere görev yapan polislerle doldu. Bizler kaçarcasına otelimize döndük. Böyle günlerde kendini bilmezlerin silahlarını ateşlemelerinden korkarım. Maalesef Türkiye’nin birçok yerinde heyecanın dorukta olduğu anlarda hemen silahlarına sarılanlara rastlanır. Ancak Balıkesir’de tek bir silah sesi bile duymadık. Bu duruma (normali budur ama) hayretle birlikte mutlu olmadım desem yalan olur.



Burhaniye İskele'den birkaç fotograf







Ertesi gün yani Pazar günü de otobüsle Ankara’ya döndük. Balıkesir Bursa arası manzara çok güzeldi, Bursa Eskişehir arası uyumuşum. Eskişehir’den sonra ise malum karasal iklim ve bozkırla buluştuk. Eve varmadan Ege’yi özledim.

Dönüş Yolunda...
NOT: Etiketsiz fotograflar internetten
Author: Mine
•15.5.08
Author: Mine
•13.5.08

14 Mayıs'ta yani yarın CNBC-e'de Persepolis adlı film izlenebilir. Kaçıranlara tavsiye ederim. Detaylar burada
Author: Mine
•12.5.08
Haftasonu Balıkesir'deydim. Oldukça yoğun, bir o kadar da güzel bir geziydi benim için. Turistik amaçlı olmayınca fotografta fazla olmadı haliyle... En kısa zamanda yazısını da yazacağım bu postun...


Tarihi Saat Kulesi



Şadırvan


Burhaniye İskele


Burhaniye



Burhaniye

Dün Anneler Günü'ydü. Tüm annelerin Anneler Günü'nü kutluyorum.



Author: Mine
•3.5.08
Uzun zamandır yazmadım, yazamadım. Ara verince tekrar dönmek çok zor oluyor. Zaten eskisi gibi de okumuyorum, gündemi takip etmek istemiyorum. Televizyonu açtığımda veya gazeteyi elime aldığımda gördüklerim, görmek istediklerim değil çünkü. Bugün sabah internete girdiğimde gördüğüm haber beni yeniden çileden çıkarmaya yetti. TTB Genel Başkanı Prof. Dr. Gencay Gürsoy, sabaha karşı apar topar otel odasından alınarak karakola götürülmüş. Hukuka müdahale etme hakkını kendinde gören AB yetkilileri, 1 Mayıs’ta yaşananlar için herhangi bir açıklama yaptılar mı? Sabaha karşı evleri basılarak gözaltına alınan aydınlar için de bir açıklama duydunuz mu? Dedim ya takip etmediğim için kaçırmış olabilirim..

Gelelim bendenize...
Bunca zamandır neler mi yaptım? İstanbul’daydım. Geçen haftasonu İzmir’den iki arkadaşımla beraber soluğu İstanbul’da aldık. Hava beklediğimden soğuktu. Hazırlıksız yakalandım ama sevdiklerimle olunca değmeden geçti… Dile kolay çeyrek asırlık dostlarımla beraberdim. Gruba yeni arkadaşlarımda katılınca kocaman bir aile olduk…
Cuma akşamı Taksim’deydik. Taksiden iner inmez elimde cüzdan varken sağ omzuma biri dokundu. Ben de yanımdaki arkadaşım sandım. Meğer kapkaçcı kılıklı bir delikanlıydı. Arkamdan gelen arkadaş hop ne yapıyorsun deyince delikanlı ağzında bir şeyler geveledi ve biz de yanından uzaklaştık. Aman dikkatli olun. Benim yaptığım gibi dikkatsizce davranmayın. Ortalık yerlerde cüzdanınızı çantanızdan çıkarmayın.



İstanbul’da gittiğim ve tavsiye edeceğim mekanlar



Beyoğlu'na gidilir de Şampiyon’da kokoreç yenmez mi? Yedik tabi.

Yine Beyoğlu’nda rastlantı eseri keşfettiğim Cafe Krepen’in suflesi, her İstanbul seyahatimin vazgeçilmezidir. Giriş katı minik bir kafe görünümündeyken üst kata çıktığımızda kafenin büyüklüğü ve terası sizi şaşırtmasın. Yaz gecelerinde teras harika oluyor.

İlerleyen saatlerde Zarifi’nin kapısından girdik ama müzik bize hitap etmeyince Beyoğlu Hayal Kahvesi son durağımız oldu. Mirkelam’ı dinledikten sonra güzel bir gün geçirmenin mutluluğuyla evimize döndük.

Cumartesi evden Emirgan’da kahvaltı planıyla çıktık ama oraya gitmeden Yeniköy’de Çobanyıldızı adlı balık restorantında bulduk kendimizi. Çok güzel bir kahvaltı yaptık. Bol çeşit ve lezzetli kahvaltılıkların yanısıra neşeli bir sohbette eklenince 3-4 saat masadan kalkamadık. Yirmi yıldır birbirlerini görmeyen arkadaşlarımızı bir araya getirmek için Bağdat Caddesi’nin yolunu tuttuk. Bir kafede oturup arka arkaya gelen üç arkadaşımızı ağırladık. Çok hoş bir ortamdı. Ardından yine Taksim’e geçtik. Tabi ki bu kez tatlı olarak İnci’de profiterol yemeyi tercih ettik. Dükkan kapanmadan 10 dk önce oradaydık. Cumartesi gecesi için seçtiğimiz mekan ise Nişantaşı Scotch oldu. Rezervasyon yaptırdığımız için girişte problem yaşamadık.


Sevgili Bekriya, o gece her eve lazım Demir’de oradaymış (Şu Asi dizisinde oynayan ama benim hala gerçek adını bilmediğim oyuncu) Ben kendimle çok meşgul olduğumdan fark etmedim bile.



Malum Pazar günü sabah kalkamadık. Akşamüzeri Yeniköy’de Emek Mantı Evi’nde yenilen mantı ile seyahatimizi sonlandırdık.

Başta da dediğim gibi hava çok soğuk ve yağışlı olunca, hep bir yerlere girip oturmak zorunda kaldık. Aslında vapurla boğaz turu yapmak, sahilde zaman geçirmek, belki Adalar’a uzanmaktı isteğimiz ama olmadı. Gelecek sefere artık…

Bugünlerde leyleği havada gördüm. Önümüzdeki haftasonu Balıkesir yolcusuyum. Dönüşte görüşmek dileğiyle…