Dün Cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle gündem yoğundu. Seçimin ilk turunun geçerliliğine Anayasa Mahkemesi karar verecek. Üzerine bir de gecenin ilerleyen saatlerinde, Genelkurmay Başkanlığı'ndan gelen bir açıklama yapıldı ki bir çok yayın organı
ve kişi, bu açıklamayı
27 Nisan Muhtırası diye değerlendirdi . Şu an birçok yabancı ajans bile flaş haber olarak geçiyor. Hatta Brüksel'de bile bu açıklama değerlendirilmeye başlanmış. Henüz hükümet kanadından ses yok. Gerçek olan şu ki ülkemiz için gelecek günler epey zor geçeceğe benziyor.
Yedi yıl geçti.
Sormanın zamanıdır...
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in çocuklarının ismini bilen var mı?
Efendim? Duyamadım...
**
Mesela, " Sezer'in kızı Ebru" diye başlayan bir cümle kursam, kaçınız itiraz edebilir, Ebru değil de, Betül diye?
Veya " oğlu Tarık" desem...
Var mı doğrusunu bilen?
Çalışıyorlar mutlaka...
Ne iş yapıyorlar?
Babaları cumhurbaşkanı yahu...
VIP'e girerken gören?
Genişletelim soruyu...
Hayali ihracat yapan yeğeni var mı?
Devlet kredisiyle banka alan kuzeni?
Kayınço?
"Sen benim kim olduğumu biliyor musun" diye fors yapan müteahhit kanka?
Var mı?
Peki, aile fotoğrafı?
Bıraktık işadamlarını...
Gelin? Damat?
Nerede bu insanların magazin dergilerindeki şatafatlı pozları, televizyondaki görüntüleri, gazetelerdeki röportajları?
Elalemin yatında gören?
Verdimse, ben verdim... Duyan?
Telefon açsa neyse... Kimseye mektup yazdı mı, "hamili kart yakinimdir" diye?
Uzatmayayım...
Bizden biriydi.
Yedi yıl geçti... Hâlâ bizden biri.
Sadece bu mütevazı tablo bile, Sezer'in ne kadar başarılı bir Cumhurbaşkanı olduğunun kanıtıdır.
"İdeolojik" olarak karşı çıkanları, anlarım... "Siyaseten" eleştirenlerin haklı olduğu taraflar vardır, normal.
Ama...
Kırmızı ışıkta durduğu için, yalaka gazetecileri limuzinine bindirmediği için, Köşk'ün mutfağından ithal peyniri çıkardığı için, israf sevmediği için, akrabalarını zengin etmediği için, ayıp denilen kavramın farkında olduğu için, Beyaz Saray'a gidip akıl sormadığı için
"vizyonsuz" deniyorsa...
Hâlâ bu kadar saldırılıyorsa...
Memleketteki utanmazların, ne kadar cesur, arsız ve cüretkâr olduğunun da kanıtıdır.
Yılmaz Özdil, 24 Nisan 2007, Sabah
www.beyazperde.com 7,7 puan vermiş. Oyuncular da bildik, tanıdık,sevdiğimiz ve de iyi dediklerimizden olunca, bize de gidip izlemek düştü. Ama hiçbirşey sonunda yaşadığımız hayal kırıklığına engel olmadı :(
Sonuç mu; Kusursuz yabancı var mı bilmem ama kusursuz cinayet yokmuş ve ben bu filmi beğenmedim!
Beğenmeme nedenlerimi anlatsam filmi anlatmış olacağım, o yüzden yazmadım.
“Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır. O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır. O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.”
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kutlu Olsun.
'Dün Ankara, tarihi bir güne tanıklık etti'
Bugün hangi kanalı açsam, bu cümle mutlaka söyleniyor. Sayın Türk Medyası dün neredeydiniz?Dün sabah televizyonu açtığımda, sadece Kanaltürk miting alanından canlı olarak bağlanmıştı. İlerleyen saatlerde Skytürk'te canlı olarak mitingi göstermeye başladı.Mitingin, sabah saat 11'de başlanacağı duyurumuştu ama ama saat 11'e gelmeden meydan tamamen dolmuştu bile. Televizyondan mitingin ilk dakikalarını izleyip sonra evden çıktım. Saat 13'de Kızılay'daydım. Kızılay'da mitingden dönenlerle karşılaşınca biraz endişelendim, yoksa ben daha gitmeden miting sona mı ermişti? GMK Bulvarı'dan Tandoğan'a yürürken de, mitingten dönenlerle, biz mitinge yeni gidenler bulvarı doldurduk.Nihayet Tandoğan'dayız, konuşmalar bitmiş, kalabalık Anıtkabir'e yönelmişti. Biz de onlara katıldık. Çeşitli sloganlarla, marşlarla bayram havasında yürüdük. Ancak Anıtkabir'in girişi o kadar kalabalıktı ki çoğu kişi geri dönmek zorunda kaldı. Biz ise vazgeçmedik, Anıtkabir'in arka kapısına yöneldik. Anıtkabir'in karşısında yeralan Avrasya TV'nin pencereleri açılmış ve Atatürk'ün Türk Ulusu'na seslenişi yoldan geçen halka dinletiliyordu. Atatürk'ün sesini duyanlar Avrasya TV'nin penceresindeki çalışanlara el sallayıp, alkışlıyorlardı.
Anıtkabir'e girdiğimizde de mahşeri kalabalık karşıladı bizi ama hiç taşkınlık yoktu. Genci, yaşlısı, çoluk çocuk herkes oradaydı.Ah bir de fotograf makinem yanımda olsaydı. Neyseki
Timur'un cep telefonu işe yaradı. Dönüşü Aslanlı Yol'dan yapıp yeni gelenleri selamlayıp ayrıldık Anıtkabir'den.
Orada olan yüzbinlerce kişi
Cumhuriyet için oradaydı,
Laiklik için oradaydı,
Demokrasi için oradaydı...
Ne Mutlu Türküm Diyene!
Not: Haber kanallarımızdan birinin internet sayfası, bugüne kadar açılış sayfamdı. Günlüğümde de 'Haber' linki ona aitti. Televizyonda da haberleri de o kanaldan izlerdim.Ancak dün o kanalın, birçok televizyon kanalımız gibi, miting haberini atlaması güvenimi sarstı. Bugün de bir mail atıp, kendilerine bu düşüncemi ve tepkimi ilettim. Bakalım bir faydası olacak mı?