•23.10.07
Önce bir ıslık sesi duyuluyor...Ardından yeni ıslıklar ve düdük sesleri ekleniyor...Anlıyorum ki saat 21.30. Hemen yanan ampülleri kapatıp, diğer site sakinleri gibi şehitlerimiz anısına 12 kez açıp kapatıyorum. Bu arada, balkona çıkan site halkının alkışları ve korna sesleri ekleniyor bu eyleme. Oniki gün sürecek eylemin 3. günündeyiz bugün.
Pazar akşamı evime geldiğimde bayrağımı balkonuma astım. Sabah işe gitmek için dışarı çıktığımda bütün apartmanlar bayraklarla süslenmişti ( ki oturduğum site 12 katlı en az 50 bloktan oluşuyor) Bayramlarda görmeye alışkın olduğum bu manzara hem gururlandırdı hem de hüzünlendirdi. Neden gencecik insanlarımızı kaybediyoruz diye düşündüğümde, birşeyler boğazıma düğümleniyor.
1978-1981 yılları arasında -hatta bugün çatışma haberlerinin geldiği bir ilçede dahil- ve 1994-1996 yılları arasında doğuda yaşamış biriyim. Çocukluğumda İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde can güvenliği yokken, bizim yaşadığımız yerde böyle bir sorun yoktu. Biz çocuklar annelerimizle beraber, ilçeye yakın mesire yerlerine pikniğe giderdik. Ceviz ağaçlarının gölgesinde serinlerdik. Akşamüstleri kapı önünde semaver yakılır ve çay içilirdi. Evimizin karşısındaki ilkokulun bahçesinde mahallenin gençleri kızlı, erkekli voleybol oynarlardı. İçlerinde oralı olmayan tek bizdik. O yıllardan kalan komşularımızla hala görüşürüz ve hala arkadaşlarımın haberlerini alırım.
1994 yılına geldiğimizde durum değişmişti. Güzel anılarımın olduğu o kasabaya ben gidemedim ama bir arkadaşım gittiğinde sokakta tek bir kadın görmediğini söyledi. Yaşam tarzı o kadar değişmişti ki...
Yıl 2007. 1994'den bu yana 13 yıl daha geçmiş. O zaman da terör vardı, çocuklarımızı yitirdik, bugünde...
Yıllar içinde bu sorunu çözmek için ne yaptık?Neden çözemedik? Bütün TV kanallarında şimdi bunlar konuşuluyor. 657'ye tabi bir memur olarakta bize susmak düşüyor ve boğazıma sözcükler düğümleniyor.
Pazar akşamı evime geldiğimde bayrağımı balkonuma astım. Sabah işe gitmek için dışarı çıktığımda bütün apartmanlar bayraklarla süslenmişti ( ki oturduğum site 12 katlı en az 50 bloktan oluşuyor) Bayramlarda görmeye alışkın olduğum bu manzara hem gururlandırdı hem de hüzünlendirdi. Neden gencecik insanlarımızı kaybediyoruz diye düşündüğümde, birşeyler boğazıma düğümleniyor.
1978-1981 yılları arasında -hatta bugün çatışma haberlerinin geldiği bir ilçede dahil- ve 1994-1996 yılları arasında doğuda yaşamış biriyim. Çocukluğumda İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde can güvenliği yokken, bizim yaşadığımız yerde böyle bir sorun yoktu. Biz çocuklar annelerimizle beraber, ilçeye yakın mesire yerlerine pikniğe giderdik. Ceviz ağaçlarının gölgesinde serinlerdik. Akşamüstleri kapı önünde semaver yakılır ve çay içilirdi. Evimizin karşısındaki ilkokulun bahçesinde mahallenin gençleri kızlı, erkekli voleybol oynarlardı. İçlerinde oralı olmayan tek bizdik. O yıllardan kalan komşularımızla hala görüşürüz ve hala arkadaşlarımın haberlerini alırım.
1994 yılına geldiğimizde durum değişmişti. Güzel anılarımın olduğu o kasabaya ben gidemedim ama bir arkadaşım gittiğinde sokakta tek bir kadın görmediğini söyledi. Yaşam tarzı o kadar değişmişti ki...
Yıl 2007. 1994'den bu yana 13 yıl daha geçmiş. O zaman da terör vardı, çocuklarımızı yitirdik, bugünde...
Yıllar içinde bu sorunu çözmek için ne yaptık?Neden çözemedik? Bütün TV kanallarında şimdi bunlar konuşuluyor. 657'ye tabi bir memur olarakta bize susmak düşüyor ve boğazıma sözcükler düğümleniyor.