Author: Mine
•23.10.06
Son on yıldır bayram demek, nöbet demek olduğu için, ne anlama geldiğini unutmuştum. İlk kez bu yıl, bayram süresince evdeyim. Bu yılda, aile fertleri tarafından, Ramazan ayı boyunca oruçlar tutuldu. Kuş sütü eksik iftar sofraları hazırlandı, yine anneciğim tarafından sahura hamur işleri yapıldı. Ramazan'ın son haftası ise evde temizlik telaşı...Yine annem başrolde. Halılar yıkamaya verildi,ev silinip süpürüldü. Benim anneme hiç katkım yok, hatta taşınma telaşından zararım bile var, odam hala dağınık, eşyalar toplanıyor, son bir gayret.
Bayram gelir de yemeksiz, tatlısız, sarmasız olur mu? Her ne kadar bu yıl yapmayacağım dese de annem, yine baklavalar açtı, tatlı yemekten içi bayılan misafirlere ikram amaçlı zeytinyağlı sarmalar sardı, uzaktan gelenler için de yemekler hazırladı.
Sabah bayram namazı sonrası,babam ve annemle bayramlaşıp,bir aydır yapmadığımız kahvaltımızı yaptık. Ardından,üst kat komşunun çocukları geldiler, geçen bayramda olduğu gibi erkenden.Hemen buyur edip,şekerlerini ve harçlıklarını verdik. Sonra,yeğenim, apartman arkadaşlarını toplamış geldi. Onlara da aynı ilgi. Eskiden,kapı kapı ne çok çocuk gezerdi ve onlar için, dolu dolu şeker, çikolata alırdık. Şimdilerde bayram gezmesine çıkan çocuklara hasretiz. Nerde bu çocuklar?
Hatırlıyorum da,sene 1979-80,Van Çatak'ta bir bayram günü. Her yer rengarenk giyinmiş, ellerinde torbalar şeker toplamaya çıkmış çocuk kaynıyor. O gün fotograf gibi hafızamda. Arzu'nun blogunu okurken aklıma geldi. Eski bayramlarda,çocuklara harçlıkların yanısıra mendilde verilirdi. Şimdi ki çocuklar bilirler mi acaba kimi zaman kenarı oyalı,kimi zaman desenli mendilleri. Geçen gün,eşyalarımı toparlarken,annemin sandığından çıktı birkaç mendil, saklamış annem,çokta iyi etmiş:)
Bu bayram evdeyim, sizleri de beklerim.İyi bayramlar!
Author: Mine
•9.9.06

Kimileri, duygularını ve düşüncelerini yazıya çok güzel dökerler.Ben onlardan değilim. Anatolia'da,1 Eylül'de gittiğim Sezen Aksu ve Hepsi konserini nasıl anlatacağımı bilemediğimden olsa gerek, bir haftayı aşkın süredir yazamadım.
Belki, yeniyetme gençler kızacak ama Hepsi, Sezen Aksu'nun yanında çerez gibiydi:) Konsere onlar başladı,playback şarkılarını danslarla süslediler. Ardından,Sarı Odalar'ı seslendirerek, Sezen aldı sahneyi. Konserinin ilk bölümünde,çiçekli desenli,açık renkli bir elbise, ikinci bölümde ise bu kez siyah zarif bir elbise giymişti. Makyajı da çok güzeldi.Geçirdiği rahatsızlıklardan eser yoktu. Neleri seslendirdi derseniz, Lale Devri, Sitem, İkili Delilik, Ah İstanbul, eski şarkılarından bir potpuri...ilk aklıma gelenler. Beraber yaptıkları şarkıları seslendirirken, Onno'ya da selam göndermeyi ihmal etmedi..Vokalistleri Nurcan ve Cihan'da birer parça söylediler. Sezen'in esprileri,yine çok hoştu. Bu yazın, populer parçası Çakkıdı ile bitirdi, üç nesilin bir arada izlediği konserini. Ah keşke şunu da söylese, diye içimizden geçirdiğimiz ne çok şarkısı olduğunu düşündüm bir an. Onu, beğenenler olduğu gibi beğenmeyenlerde olabilir ama eminim,onlarında hayatında yer etmiş, bir şarkısı veya bir sözü mutlaka vardır diye düşünüyorum.Bence her haliyle, güzel ve özel bir kadın-sanatçı-

Umarım,onu ve onun keşfettiği müzisyenleri(konserinde kendini müzisyen olarak tarifledi) uzun yıllar boyunca dinleriz. Ağzına ve yüreğine sağlık Minik Serçe...
Author: Mine
•4.9.06

Bu karikatürü ilk gördüğümde de çok sevmiştim.Bugün yine karşıma çıktı.Ben de bloga ekledim.
Author: Mine
•1.7.06



Bugün okuduğum'Ülser ve Reflü İnsandan Hayvana Geçti'başlıklı haber ilgimi geçti ve blogumda yer vereyim istedim:)
İşte okuduğum haber....

Kuş gribi, AIDS, Ebola ve sıtma gibi hayvanlardan insanlara geçen virüsler bir yana, insanlar da hayvanlara virüs bulaştırabiliyor. Örneğin, ülser ve mide kanseri nedeni Helicobacter pylori bakterisi. Ancak insan ve kedigillerde görülen ülserin aynı helicobacter pylori bakterisinden kaynaklandığı kanıtlandı. Bilim insanları, bu tesadüfü mercek altına aldı.
Bilim insanları, Helicobacter pylori bakterisinin bir şekilde insandan hayvana veya hayvan insana bulaşmış olabileceği varsayımıyla yola çıktı; zira farklı Helicobacter acinonychis türlerinde gen fragmantasyonlarının (parçalanma) özdeş. Kimin kime bulaştırdığını belirlemek için araştırmacılar, kedigiller ve insanda görülen helicobacter pylori genomlarını kıyasladı. Araştırmada, kedigillerdeki görülen Helicobacter türünde birçok hareketsiz, kırılmış ve etkisiz gene rastlanıken, insanlardaki helicobacter pylori?nin ise gayet faal durumda olduğu gözlemlendi.
İNSANI YİYEN KEDİGİL, BAKTERİYİ KAPTI
Araştırmayı yürüten Almanya?nın önde gelen kurumlarından Max-Planck Institute uzmanı Mark Achtman, genetik karşılaştırmada bakterinin bulaşma yönünün insandan hayvana şeklinde olduğunu düşünüyor. Araştırmacılar, bakterinin insandan hayvana geçişinin bir hayvanın bir insanı yemesi sonucu olduğunu vurguluyor.
İnsanlar ve kedigillerde görülen Helicobacter genomlardaki benzerlikten, araştırmacılar bakterinin insandan hayvana 200 bin yıl önce bulaştığını belirledi. İlk kedigile virüsün bulaşmasından sonra, kedigillerin birbirlerini yemesi veya aralarında yapılan kavgalar sonucunda bakterinin tüm kedi türlerine yayıldığı tahmin ediliyor.Helicobacter pylori bakterisinin farklı türevleri bir takım maymun türlerinde de etkili oluyor. Ancak bunlarla insan ve kedigillerdeki türevler arasında bir yakınlık bulunmuyor.

Kaynak: Araştırma PLoS Genetics dergisinde yayımlanmıştır.
Author: Mine
•30.6.06

Cnbc-e dizilerini severek izlerim. Ally Mc Beal, Without A Trace, X-Files, Gilmore Girls ve tabi ki Desperate Housewives aklıma ilk gelenler.
Cold Case ise bu sezonda devam eden,takip ettiğim nadir dizilerden. Cuma akşamları,saat 21.00'de yayınlanıyor. Dizinin yapımcısı, CSI serisinin ve Without A Trace'in de yapımcısı olan Jerry Bruckheimer.
Yıllar önce çözümlenemeyip rafa kalkmış davalar, 2000'li yıllarda bir vesile ile yine gündeme geliyor ve Lilly Rush(Kathryn Morris) ile ekibi, biz izleyenlere geçmişe yolculuk yaptırarak, faile ve nedenine ulaşıyorlar.
Without A Trace kadar sürükleyici değil. Bunun bir sebebi de,olayların geçmişte kalması olabilir.Without A Trace'de ise Malone ve ekibi zamana karşı yarışıyorlardı.
CSI'den farklı olarakta teknolojiyi kullanmıyorlar.Bizim meslekte olduğu gibi, iyi bir anamnez ve kanıtlar arası bağlantı kuraraktan sonuca ulaşıyorlar.Bu durumda,insanın aklına bir soru takılmıyor değil. Yıllar önce,bu davalara bakan polis ve yargı, neden benzer yolu izlememiş diye, ister istemez düşünüyor insan:)
Bu dizinin en sevdiğim özelliklerinden biri-belki en önemlisi- müzikleri. Jenerik müziğini çok beğeniyorum. Ayrıca her bölümde,cinayetin işlendiği yıla ait olan, populer şarkılar çalınıyor. Bir de her bölümün çok iyi seçilmiş, farklı final jenerikleri oluyor ki, dizi bitmese diyorsunuz.
İzleyin bakalım beğenecek misiniz!