Cnbc-e dizilerini severek izlerim. Ally Mc Beal, Without A Trace, X-Files, Gilmore Girls ve tabi ki Desperate Housewives aklıma ilk gelenler.
Cold Case ise bu sezonda devam eden,takip ettiğim nadir dizilerden. Cuma akşamları,saat 21.00'de yayınlanıyor. Dizinin yapımcısı, CSI serisinin ve Without A Trace'in de yapımcısı olan Jerry Bruckheimer.
Yıllar önce çözümlenemeyip rafa kalkmış davalar, 2000'li yıllarda bir vesile ile yine gündeme geliyor ve Lilly Rush(Kathryn Morris) ile ekibi, biz izleyenlere geçmişe yolculuk yaptırarak, faile ve nedenine ulaşıyorlar.
Without A Trace kadar sürükleyici değil. Bunun bir sebebi de,olayların geçmişte kalması olabilir.Without A Trace'de ise Malone ve ekibi zamana karşı yarışıyorlardı.
CSI'den farklı olarakta teknolojiyi kullanmıyorlar.Bizim meslekte olduğu gibi, iyi bir anamnez ve kanıtlar arası bağlantı kuraraktan sonuca ulaşıyorlar.Bu durumda,insanın aklına bir soru takılmıyor değil. Yıllar önce,bu davalara bakan polis ve yargı, neden benzer yolu izlememiş diye, ister istemez düşünüyor insan:)
Bu dizinin en sevdiğim özelliklerinden biri-belki en önemlisi- müzikleri. Jenerik müziğini çok beğeniyorum. Ayrıca her bölümde,cinayetin işlendiği yıla ait olan, populer şarkılar çalınıyor. Bir de her bölümün çok iyi seçilmiş, farklı final jenerikleri oluyor ki, dizi bitmese diyorsunuz.
İzleyin bakalım beğenecek misiniz!
Bu da farklı bir kolaj! Bilgisayarımda masaüstünde,
National Geopraphic 'in takvimli resimlerini kullandığımdan beri,bu resimleri klasörlüyordum,sergilemek bugüne kısmetmiş.
Kolajın üzerine tıkladığınızda resimleri daha büyütebiliyorsunuz,doğanın tüm renklerini barındıran bu fotograflara hayran olmamak imkansız.
Hazır bu kadar lafın üzerine,siteye girin ve temmuz ayı için seçilen balerini görün derim.Bu arada içeriğine de göz gezdirirseniz eminim ilginizi çeken bir konu ya da yere rastlarsınız.
Yıldız'ın güzel kolajlarından özenip,deneye deneye kolaj yapmayı öğrendim.İlk kolajım tabi ki Çanakkale 2005 gezimden:))
Sonunda yabancı dil kursum bitti. Ekim ayına kadar haftasonlarım boş:) Bu arada birçok etkinliğe katıldım ama yazmaya fırsatım olmadı:(
Pembe Panter(eh işte),
Operadaki Hayalet (çok beğendim,hayalet rolündeki
Gerard Butler izlenmeye değerdi) ve
Da Vinci Şifresi (beğendim,kitabını okumadığım için karşılaştırma yapamayacağım)izlediğim filmler arasında...
23Nisan'da Beypazarı'na gezmeye gittik. Kurs arkadaşlarım çok beğendiler.Temmuz'da başka arkadaşlarla tekrar gideceğim.Umarım o gezinin ayrıntılarını yazabilirim.
Beypazarı'nı merak edenler burdan fikir edinebilirler.
Bu arada
FerhatGöçer'in Anatolia'daki konserine de gittim.Daha önce de iki kez dinlemiştim ama ilk kez konserini izledim ve çok beğendim.Hem repertuar hem de performans olarak harikaydı.Herkese tavsiye ederim.
En son olarak 22 Haziran'da
Jethro Tull'un kurucusu Ian Anderson'un BilkentOdeon'daki konserine gittim. Anderson'a, keman virtuozu Lucia Micarelli, Türkiye'nin dünyaca ünlü flüt sanatçısı Şefika Kutluer ve John O'Hara yönetimindeki Bilkent Gençlik Senfoni Orkestrası eşlik etti.Ian Anderson için söylenecek söz bulamıyorum, flüt canbazı belki de en uygunu:)
Lucia , 23 yaşında olmasına rağmen hem Ian Anderson'a eşlik etmede zorlanmadı hem de çok güzel sololar çaldı.
Şefika Kutluer, sadece ilk bölümde vardı, Schumann'ın Rüyasını seslendirdi ki harikaydi.
Kısaca bu kadar...Aslında hepsi ayrı ayrı yazılabilirdi ama üzerinden zaman geçince geriye dönüp yazmak zor oluyor.Umarım bundan sonra sıcağı sıcağına yazabilirim:)
İyi ki blog adresimiz uzun süre kullanılmayınca kapanmıyor:))