Author: Mine
•23.11.05

FİLMİN ÖYKÜSÜ1980 darbesinde annesini kaybeden küçük Deniz (babası o dönemde bir çok erkek çocuğa verilen ismi koymuş) yedi yıl sonra hiç görmediği dedesinin Ege?deki çiftliğine doğru bir yolculuğa çıkar.Deniz?in dedesini hiç görmemesinin nedeni dedesiyle babasının yıllardır küs oluşudur. Hüseyin Efendi (Çetin Tekindor) okumaya diye gönderdiği oğlunun politik olaylara karıştığını öğrenince onu evlatlıktan silmiştir çünkü. Sadık?ın her şeye rağmen baba evine geri dönüşünün nedeni Deniz?den ayrılmak zorunda oluşudur; küçük oğlunu babasına emanet edecektir. Kelimenin tam anlamıyla Deniz bu çiftlikte hafif tatlı kaçık bir ailenin ortasında bulur kendini. Evin yanaşmaları, küs teyze (Şerif Sezer), traktör kullanan ve telsizle konuşan müthiş bir babaanne (Hümeyra), bileğinden boğazına kadar bilezikle dolaşan gelin Hanife (Binnur Kaya) ve saf bir amca (Yetkin Dikinciler). Düşünsenize hepsi bağırarak ve hep bir ağızdan konuşuyor. Sadık, uğruna savaştığı bir Türkiye?ye ve terk ettiği sevgilisiyle ve kendiyle kasabada yüzleşirken; çocuk, dedesinin ve babasının arasındaki tüm buzları eritecektir.



Dün izledim bu film ve iki gözüm iki çesme oldu tüm gün boyunca...Tüm salon filmi izlerken hem güldük hem de hıçkıra hıçkıra ağladık.Bütün oyuncular harika oynamış.Beni en çok çocuğunu babasına emanet ettiği sahne ve Ç.Tekindor'un cenazeyi eve getirirken arabayi durdurup ağıt yaktığı sahne etkiledi.
Bu filmden çok etkilendim.Gittiğime pişman değilim ama böyle bir filme bundan sonra yalnız gitmeyeceğim:)
This entry was posted on 23.11.05 and is filed under . You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0 feed. You can leave a response, or trackback from your own site.