Author: Mine
•25.6.06
Sonunda yabancı dil kursum bitti. Ekim ayına kadar haftasonlarım boş:) Bu arada birçok etkinliğe katıldım ama yazmaya fırsatım olmadı:(

Pembe Panter(eh işte), Operadaki Hayalet (çok beğendim,hayalet rolündeki Gerard Butler izlenmeye değerdi) ve Da Vinci Şifresi (beğendim,kitabını okumadığım için karşılaştırma yapamayacağım)izlediğim filmler arasında...
23Nisan'da Beypazarı'na gezmeye gittik. Kurs arkadaşlarım çok beğendiler.Temmuz'da başka arkadaşlarla tekrar gideceğim.Umarım o gezinin ayrıntılarını yazabilirim.Beypazarı'nı merak edenler burdan fikir edinebilirler.
Bu arada FerhatGöçer'in Anatolia'daki konserine de gittim.Daha önce de iki kez dinlemiştim ama ilk kez konserini izledim ve çok beğendim.Hem repertuar hem de performans olarak harikaydı.Herkese tavsiye ederim.




En son olarak 22 Haziran'da Jethro Tull'un kurucusu Ian Anderson'un BilkentOdeon'daki konserine gittim. Anderson'a, keman virtuozu Lucia Micarelli, Türkiye'nin dünyaca ünlü flüt sanatçısı Şefika Kutluer ve John O'Hara yönetimindeki Bilkent Gençlik Senfoni Orkestrası eşlik etti.Ian Anderson için söylenecek söz bulamıyorum, flüt canbazı belki de en uygunu:)
Lucia , 23 yaşında olmasına rağmen hem Ian Anderson'a eşlik etmede zorlanmadı hem de çok güzel sololar çaldı.
Şefika Kutluer, sadece ilk bölümde vardı, Schumann'ın Rüyasını seslendirdi ki harikaydi.

Kısaca bu kadar...Aslında hepsi ayrı ayrı yazılabilirdi ama üzerinden zaman geçince geriye dönüp yazmak zor oluyor.Umarım bundan sonra sıcağı sıcağına yazabilirim:)

İyi ki blog adresimiz uzun süre kullanılmayınca kapanmıyor:))
Author: Mine
•21.6.06
Author: Mine
•27.4.06
Author: Mine
•1.4.06
Author: Mine
•1.4.06

19 Mart sabahı dışarı çıktığımda (yanda görüldüğü üzere) arabam karla kaplıydı.Bugünse,yanına parkettiğim kayısı ağacının dallarında düşen çiçeklerle...Temizlemeye kıyamadım ve yol boyunca beyaz çiçekleri savurarak ilerledim:)
Hergün erken kalkmak ne zormuş.Haftaiçi hastaneye,haftasonu yabancı dil kursuna gidiyorum.Bu arada araya alışverişi,günlük işleri,eş dost ziyaretini,sinemayı,konseri sıkıştırmaya çalışıyorum.Evde oturmak büyük bir keyif artık.
Eskiden daha çok boş vaktim vardı ama düzensizdi hayatım.Nöbet tutmanın en iyi tarafı,nöbetler arası boşlukta şehirdışına kaçmak...Bir çok tatilimi bu şekilde yaptım.
Bazen insan, hayatının tekdüzeliğinden sıkılıyor.Ne kadar yorucu da olsa yeni bir iş,yeni bir çevre yeniliyor insanı.Anlaşıldığı üzere 'tebdili mekanda hayır vardır' durumundayım şu an:)