Yarın yolculuk var yine...Ve bütün bir hafta boyunca hazırlık yapmadım ve bugün koşuşturmam gerek. Herşeye rağmen bloga girip, arkadaşlar ne yazmışlar diye baktığımda hem Hedikli Ev'de hem de Asortik Krep'te aynı başlığı görünce tıkladım.
Okuduğum post beni derinden sarstı. Hiç bir çocuk hasta olmasın. Dileğim bu.
Nehir'in hikayesini Asortik Krep'in blogundaokuyabilirsiniz. Ayrıca Nehir'in kendi bloguda var. Bloglarınızda Nehir'e yer vererek, daha çok kişinin duymasını ve yardım etmesini sağlayabilirsiniz.
Geçen haftasonu İzmir'deydim. Gezdim, tozdum, konuştum, dinledim, eğlendim, dinginleştim, huzur buldum,yeni yerler keşfettim, alışveriş yaptım, baharı yaşadım ama fırsat bulup yazamadım.
1 Mayıs sabahı herkes Taksim’e giderken, ben İzmir uçağındaydım. İki hafta kadar önce bir arkadaşım ‘gidelim’ dediğinde ben de ‘bakarız’ demiştim ki nedense benim bakarızlar hep 'evet' diye anlaşılıyor. Haksız da sayılmazlar. Teklif eden arkadaştan önce İzmir'deydim ve ondan daha fazla kaldım bu sefer:)
Urla
Sabah yine çok eski arkadaşlarımdan olan ve bir ara blogger yapmaya çalıştığımız Bay Smyrna karşıladı beni. Güzelbahçe ‘de Altınoluk’ta kahvaltımızı yaptıktan sonra Urla’nın yolunu tuttuk. Yazlıklarla dolu sayfiye kasabası olan Urla’nın enginarı meşhurmuş. Biz enginar almadık ama denize sıfır bir yerde oturup sabah kahvelerimizi içtik.Sahile yakın bir ara sokakta gördüğüm Yorgo Seferis Residence dikkatimi çekti. Yunan edebiyatında önemli bir yere sahip olan Yorgo Seferis'in doğduğu ev olduğunu internetten öğrendim. Kimbilir belki bir dahaki sefere orada konuk olurum.
Urla
Urla
Urla
Bu evin renkliliği ilgimi çekti.
Bu evin ön bahçesi tamamen papatya doluydu. Uzaktan ancak bu kadar görünüyor.
Sığacık'a giderken
Arkadaşım biliyor benim Efes’e gitmek istediğimi. Efes uzak ama tarihi sütunların olduğu bir yer var seni oraya götüreyim dedi. Önce Sığacık’a oradan da Teos’a gitmemiz bu şekilde oldu. Arabadan iner inmez de İşte küçük Efes diye de espri yaptı. Çok güldük.Adını ilk kez duyduğum bu antik şehri ilk kez M.Ö.1080'lerde Atamas'ın kurduğu biliniyormuş ve 12 iyon kentinden biriymiş Teos.
Harabelerin karşısı resmen çiçek tarlasıydı.
Teos
Teos
Teos
Teos'tan Sığacık'a dönerken
Burç Restaurant'ın önündeki tekneler
Teos’tan sonra tekrar Sığacık’a döndük. Adını yine ilk kez duyduğum bu kasabayı çok sevdim. Sahilde Burç Restaurant’ta oturup biralarımızı içerek yorgunluğumuzu attık.
Şehre dönmek için Üçkuyular Bostanlı arası işleyen vapura bindik. Vapura binilir de keyif çayı içilmez mi!...
Şansımıza gezdiğimiz yerlerde, biz oraya varmadan önce yağan yağmurdan eser yoktu.
Akşam yemeğinde Cumba’daydık. Nezih, sakin bir ortamda güzel yemeklerimize bolca sohbet taç oldu.
Cumartesi sabah bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. IKEA’ya gitmek için de bundan iyi fırsat olamazdı. Biraz alışveriş yaptım bu sayede. Oradan çıktığımızda hava açmıştı. Hemen yan tarafındaki Forum Alışveriş Merkezi’nde dolaştık. Kapalı bir alışveriş alanı değil Forum. İki tarafı mağazalarla dolu, trafiğe kapalı arnavut kaldırımlı sokaklardan oluşuyor. Yorulduğumuzda açık havada banklara oturup dinlendik.
Pazar günü planımız Sasalı'daki İzmir Doğal Yaşam Parkı'nı dolaşmaktı. Denizpark'ta kahvaltımızı yaptıktan sonra yola çıktık. Ancak öyle kalabalıktı ki... İçeri girmeye çalışan arabaların oluşturduğu kuyruğu görünce vazgeçtik ve Foça'ya gittik. Sahilinde dolaştık. Balık ekmek yedik. Akşama işimiz olduğundan fazla kalamadık.
Foça
Foça
Foça
Foça
Dipnot:
1.Güzel anılarla döndüm İzmir'den. Üç gün boyunca ne televizyon ne gazete... Ankara'ya gelmemle yine gerçek hayata dönüş. Kabine değişmiş, Mardin'de katliam, Adana'da açlıktan ölen ikiz bebekler...
2. İzmir'den gelirken evden havaalanına giderken kullandığım kredi kartımın shuffle adlı hizmetinden yararlandım. Bir servis kaldığım adresten beni alıp havaalanına bıraktı. Böylelikle hem sabahın 05.20'sinde kimseyi rahatsız etmedim hem de makul bir fiyata güvenli bir şekilde ulaşımım sağlandı. Aklınızda olsun.