•9.3.08
Bir önceki postta, ‘ ’yaşanırsa’ 24 saatin çook uzun bir zaman dilimi olduğunu’ yazmıştım. Bu haftasonu izlediğim iki film, bu sözümü teyit etti. Her ikisini de daha önce niye izlemedim diye hayıflandım. Ama ardarda izlediğim için de mutluyum. Yoksa dokuz yıl nasıl beklerdim!
Before Sunrise 1995 yılında , Before Sunset ise 2004 yılında gösterime girmiş. Her iki filmde de Ethan Hawke ve Julie Delpy başroldeler. Aslında ikisinden hariç oyuncu da yok. Aralarındaki dialoglar o kadar akıcı ve doğal ki…Hiç sıkılmadan takip ediyorsunuz. Acaba bir kitap uyarlaması mı diye düşündüm ama değilmiş. Yönetmen Richard Linklater’in adını senaryoda da görüyoruz.
BEFORE SUNRİSE
Before Sunrise'da Celine ve Jesse bir tren yolculuğunda tanışırlar. Celine Budapeşte’deki büyükannesini ziyaretten dönmektedir ve yaşadığı şehir olan Paris’e gitmektedir. Jesse ise yine aynı trene Viyana’da inmek üzere binmiştir ve bir gün sonra Viyana’dan Amerika’ya gidecektir. Viyana’ya geldiklerinde Jesse Celine’den onunla birlikte trenden inmesini ve o günü birlikte geçirmeyi teklif eder. O günün tekrarı olmayacaktır. Trenden birlikte inen çift, birbirlerinin adlarını istasyonda öğrenirler. Sıfatlardan, isimlerden arınmış, kendilerini oldukları gibi anlatan saatlerce süren sohbetleri esnasında tüm Viyana’yı dolaşırlar. Ertesi sabah, Jesse Celine’i istasyonda uğurlar ve Celine trene binerken altı ay sonra aynı yerde buluşma sözü vererek birbirlerinden ayrılırlar .
BEFORE SUNSET
Bu filmde ise aradan dokuz yıl geçmiştir. Jesse yazdığı kitabın tanıtımı için Paris’e gelir ve Celine’de oradadır. Yıllar sonra bir araya gelmek ikisini de çok mutlu etmiştir ama yine zaman kısıtlıdır. Jesse’nin uçağı birkaç saat sonra kalkacaktır. Bu kısa zamanı birlikte geçirerek değerlendirirler. Önce bir kafede otururlar, sonra Seine Nehri kıyısında yürüyüş yaparlar, ardından nehirde bir gezinti teknesine binerler. En sonunda Jesse, Celine’i evine bırakmayı teklif eder.
Birlikte geçirdikleri zaman zarfında (ki bu süre 80 dakikadır) aradan geçen dokuz yılın muhasebesini yaparlar. Filmin başında öğreniriz ki, 6 ay sonraki buluşmaya Jesse gitmiştir ama Celine büyükannesinin cenazesi o gün yapıldığı için gidememiştir. Birbirlerine ait her hangi bir adres ve de telefon numarası olmadığı için de onca yılları birbirlerini merak ederek geçirmişlerdir.
Jesse evlenmiş 4 yaşında bir oğlu vardır, Celine ise iş yaşamında başarılı bir kadındır. Duygusal hayatlarında ise ikisi de mutluluğu yakalayamamışlardır.
Devam filmi olmasına rağmen iki filmde birbirinden güzel. Bu kadar sade olması, dialogların yapmacıktan uzak ve de doğaçlama tarzında olması, her iki oyuncunun da performansı her iki filmi de sıradanlıktan çıkarıyor. İzlediğim en iyi aşk filmlerinden olan bu iki filmi kesinlikle tavsiye ediyorum.
Dokuz yıl sonra 3. devam filmi çekilir mi bilmiyorum. 2013 yılını bekleyip göreceğiz.
Before Sunrise 1995 yılında , Before Sunset ise 2004 yılında gösterime girmiş. Her iki filmde de Ethan Hawke ve Julie Delpy başroldeler. Aslında ikisinden hariç oyuncu da yok. Aralarındaki dialoglar o kadar akıcı ve doğal ki…Hiç sıkılmadan takip ediyorsunuz. Acaba bir kitap uyarlaması mı diye düşündüm ama değilmiş. Yönetmen Richard Linklater’in adını senaryoda da görüyoruz.
BEFORE SUNRİSE
Before Sunrise'da Celine ve Jesse bir tren yolculuğunda tanışırlar. Celine Budapeşte’deki büyükannesini ziyaretten dönmektedir ve yaşadığı şehir olan Paris’e gitmektedir. Jesse ise yine aynı trene Viyana’da inmek üzere binmiştir ve bir gün sonra Viyana’dan Amerika’ya gidecektir. Viyana’ya geldiklerinde Jesse Celine’den onunla birlikte trenden inmesini ve o günü birlikte geçirmeyi teklif eder. O günün tekrarı olmayacaktır. Trenden birlikte inen çift, birbirlerinin adlarını istasyonda öğrenirler. Sıfatlardan, isimlerden arınmış, kendilerini oldukları gibi anlatan saatlerce süren sohbetleri esnasında tüm Viyana’yı dolaşırlar. Ertesi sabah, Jesse Celine’i istasyonda uğurlar ve Celine trene binerken altı ay sonra aynı yerde buluşma sözü vererek birbirlerinden ayrılırlar .
BEFORE SUNSET
Bu filmde ise aradan dokuz yıl geçmiştir. Jesse yazdığı kitabın tanıtımı için Paris’e gelir ve Celine’de oradadır. Yıllar sonra bir araya gelmek ikisini de çok mutlu etmiştir ama yine zaman kısıtlıdır. Jesse’nin uçağı birkaç saat sonra kalkacaktır. Bu kısa zamanı birlikte geçirerek değerlendirirler. Önce bir kafede otururlar, sonra Seine Nehri kıyısında yürüyüş yaparlar, ardından nehirde bir gezinti teknesine binerler. En sonunda Jesse, Celine’i evine bırakmayı teklif eder.
Birlikte geçirdikleri zaman zarfında (ki bu süre 80 dakikadır) aradan geçen dokuz yılın muhasebesini yaparlar. Filmin başında öğreniriz ki, 6 ay sonraki buluşmaya Jesse gitmiştir ama Celine büyükannesinin cenazesi o gün yapıldığı için gidememiştir. Birbirlerine ait her hangi bir adres ve de telefon numarası olmadığı için de onca yılları birbirlerini merak ederek geçirmişlerdir.
Jesse evlenmiş 4 yaşında bir oğlu vardır, Celine ise iş yaşamında başarılı bir kadındır. Duygusal hayatlarında ise ikisi de mutluluğu yakalayamamışlardır.
Devam filmi olmasına rağmen iki filmde birbirinden güzel. Bu kadar sade olması, dialogların yapmacıktan uzak ve de doğaçlama tarzında olması, her iki oyuncunun da performansı her iki filmi de sıradanlıktan çıkarıyor. İzlediğim en iyi aşk filmlerinden olan bu iki filmi kesinlikle tavsiye ediyorum.
Dokuz yıl sonra 3. devam filmi çekilir mi bilmiyorum. 2013 yılını bekleyip göreceğiz.
Bu film için Julie Delpy üç şarkı yazıp bestelemiş. Bu filmde seslendirdiği valste kendisine ait.
14 yorum:
merhaba Minecim...
Before Sunset... sanıyorum CD'isini almıştım.. ama çekimi çok kötü olduğu için seyredememiştik... En iyisi şimdi ben gideyim iki filmin de DVD'sini alayım ozaman rahatça seyredebilirim...:-)))
İlginçmiş filmeler ben izlemedim ama merak ettim.Diğer izlediğin filmi bulamadım ama her vcd satan yere soruyorum bulacağım :) bu filmlerde ilginç geldi. Fırsatım olup elimdeki filmleri bulunca izleyeceğim :)
sevgiler
Arzu'cuğum,
İkinci film her ne kadar devam filmi olsa da, birinciyi seyretmemiş olsan bile izlenebilir. İlk filmde iki genç karekter var ve konuşmaların ekseni farklı.
2. filmde ise otuzlu yaşlarındalar ve belli bir olgunluğa erişmişler. Diyaloglarda çevre, siyaset, küresel ısınmadan başlıyor ve kadın erkek ilişkilerine en sonunda da ikisine geliyor konu.
Kırmızı kelimelerin üzerine tıklarsan Youtube'da rastladığım fragmanlara ulaşabilirsin. Sevgiler
Çilek'çiğim,
Persepolis'in DVD'si sanırım yeni çıkmış.
Before Sunrise ve Before Sunset'i ise bana bir arkadaşım verdi. Bulamazsan haber ver, sana postalayayım:)
Canım o dediğin film değil hani tifanny breakfast vardı onu merak ettim :) senden çok film öğreneceğim ben daha
Çok incesin canım teşekkürler :)
sevgiler
Evet ya:)) Seninle o film hakkında da yazışmıştık.
Bir önceki postta, Persepolis'ten bahsettiğim için, aklım ona gitti. Kusura bakma Çilek!
Ben de kendimi film müdavimi sanırdım:) Filmi ismini duydum ama izlemedim henüz...Aslında tam da bana göre filmlermiş, nasıl kaçırmışım anlamadım:)
Ben de kendimi film müdavimi sanırdım:) Anlaşılan Mine' den öğreneceğim çook şey var...
Çok canım kusura bakmadım :) Bende aklımdaki filmin adını yazmadım ondan yanlış anlaşılma oldu :)
sevgiler
Butterfly,
Hoşgeldin:)
Aslına bakarsan ben de sinemayı çok severim ama son zamanlarda pek gidemiyorum.
Her zaman beklerim. Sevgiler
Mineciğim,
Bu filmlerin ikisi de arşivimde mevcut... Ama ben şahsen Gün doğmadan ı daha hareketli buldum. Sahneler bir çok yerde geçiyordu çünkü. İkinci bölümde ise kafede yapılan konuşma baya uzun gelmişti bana... Yine de insanı sıkmayan akıcı diyalogtu... Ethan Hawke aslında iyi bir oyuncu ama yıldızı bir türlü parlayamadı diye düşünüyorum... Pek bi yakışıklı ya :) Ah ahh...
Öpüyorum canım, sevgilerimle...
Aslı'cığım,
Otuzlu yaşlarına geldiğinde Gün Batmadan'ı tekrar izlersen belki fikrin değişebilir. Ben her iki filmi de çok sevdim ama 2.sindeki diyaloglarda bana daha yakın geldi. Belki yaşla ve yaşanmışlıklarla ve de kendini Celine'in yerine koyma ile ilgilidir. Bilemiyorum Aslı'cığım.
Kesinlikle Ethan Hawke iyi oyuncu Ve de yakışıklı bir adam:))
Julie Delpy'i de, Kieslowski'nin Blanc'ında izlemiştim.
Sevgilerimle
NY'tan Merhaba,
siteler arasinda gezerken rastladigim sitede, bugune kadar beni en cok etkileyen iki filmi gorunce yazmadan edemedim. Koreli bir arkadasimin bana izlemezsen affetmem dedigi filmin diyaloglarini kac kere dinledigimi hatirlamiyorum bile.
Gecen sene bir talk show programing film ekibi ile yapilan roportajda, senrayo kismina herkesin eslik ettigini, bazen cekim sirasinda bazi diyaloglarin oyuncular tarafindan degistirildigini soylediklerinde cok sasirmistim. Oyuncular cekim sirasinda ekip ile fazlasiyla icice olduklarini, karakterler gibi dusunup, "hmmmm simdi nasil tepki verirdi" diye dusunurken, kafalarindan gecenleri ekrana yansitmislar, ve cok da iyi olmus.
Simdi bu yaziyi okuyunca, tekrar youtube'u ziyaret etmek sart oldu. Cinli bir arkadas neredeyse filmin tamamini koymus.
Paylastiginiz icin tesekkurler...
Hoşgeldin New York Muhtarı,
Geçen yıl NY'a gitmeden (Mayıs 2007) senin sayfanı ziyaret etmiştim ve de birkaç kez yazışmıştık. Sayfanı çok beğenmiştim. Arada ziyaretlerine geliyorum:)
Dediğim gibi, bu filmleri bir arkadaşım önerdiği için seyrettim ve daha önceden -sinemayı çok seven ve de takip etmeye çalışan biri olarak- haberdar olmadığım ve de izlemediğim için hayıflandım.
Before Sunset'i 2. kez izledim, bazı diyaloglarda durdurup başa aldım:))
Film hakkında verdiğin bilgileri de bilmiyordum. Çıkan sonuçtan ekibin işini bildiği ve de uyumlu çalıştığı belli.
Sevgiler