Author: Mine
•19.2.08
Anayasal güvence istiyorum...

Pazar günü “Çalık Gurubu”na TMSF tarafından satılan, Başbakan’ın damadı ve abisinin yönettiği atv’de muhteşem bir program vardı. Üç gazeteci ve bir de, ne alaka ben anlamadım ama Galatasaray Üniversitesi’nden bir hanımefendi, Başbakan ile “çanak-çömlek” oynadılar...

Bir zor sordular, bir üstüne gittiler inanamazsınız. Başbakan da açtı ağzını, yumdu gözünü. Arada da son haftaların “flaş cümlesini” unutmadı; bazı medya gurupları her türlü provokasyona hazırlanıyorlar, biz de bunların istihbaratını alıyoruz...

Her neyse “isterdim ki”, istihbarat almadığı boş zamanlarında Başbakan, bizlerle de bir programa çıksın ve “çanakçıların” haricindeki gazetecilerin özellikle ben be benim gibi düşünenlerin, Türkiye ekonomisine dair sorularına cevap versin...

Dünyanın en yüksek faizi ile borçlanan, dünya piyasalarından kat be kat fazla bozulan, makro göstergeleri “faciaya” doğru giden ama yine de “mucize yaratan ekonomi modelimizi” bir açıklasın...

Açıklasın, ikna etsin, rakamlarla bizi mat etsin, öpüvereyim “70 milyonun elinde” oracıkta elini...
Ama nerede! Son 4 yıldır, kendine güvenen Bakanlara, ve Başbakan’a çağrıda bulunuyorum; yanınıza istediğiniz bürokratı, akademisyeni, kimi isterseniz alın, gelin birlikte şu ekonomiyi istediğiniz televizyonda “ucu açık bir yayında” tartışalım diyorum; çıt yok!

Her neyse gelelim başlığa...

Sayın Başbakanımız aynı programda çok önemli bir cümle daha sarf etti; “Türkiye’de başı açık olanların, istedikleri gibi yaşamak isteyenlerin de garantisi biziz, onların da garantisi AKP iktidarıdır...” Ne kadar “korkunç” bir cümle! Adama sormazlar mı; sen kimsin de bana “garanti” oluyorsun! Yarın yargı, AKP’yi kapatma davası açar ve hatta yargılama sonucu kapatırsa; başı açıkların garantisi “sona mı ermiş” olacak...

Sevgili dostlar, fizikte çok sevdiğim bir cümle vardır; “sürtünme ile enerji kaybeden bütün sistemler sönümlüdür”. Bunun siyasi ve sosyolojik tercümesi; bütün iktidarlar geçicidir...

Buradan yola çıkarak, “ömrü sınırlı” olması gereken bir iktidarın, Türkiye Cumhuriyeti ayakta kaldığı sürece “sınırsız” olarak verilmesi gereken bir “kefaleti” nasıl üstlendiğini de ayrıca tartışalım!

Sonuç: Bütün iktidarlar geçicidir... Hükümetler gider, Türkiye Cumhuriyeti yerinde kalır... Su akar, dere yatağını aşındırır ama dere yerinde durur... AKP iktidarı da, başka hiçbir iktidar da; “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin” rolünü üstlenip vatandaşlarına “teminat” olamaz.

Vatandaşların her konuda “teminatı” Devletin Anayasal Düzeni ve Anayasanın vatandaşa verdiği haklardır. Yukarıda Başbakan tarafından söylenen ve buraya taşıdığım cümle çok ama çok sakıncalı olup, bana göre “vatandaş” değil “kul” olmayı hayat tarzı edinenlerin “bakış açısından” edilmiş bir cümledir... Ne demek “başı açıkların teminatı da biziz” ...

Son söz: Başı açıkların teminatı Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Anayasal düzen ve Cumhuriyeti meydana getiren bütün dinamikler ile “Cumhuriyeti koruma ve kollama görevi verilen” sistem bileşenleridir... Bir vatandaş olarak “teminatım” iktidarlara kalmışsa, vay benim, vay sizlerin, vay hepimizin haline...


Gelelim 2. yazıya... 'Avrupa Birliği projesi kesin bitti' başlığı taşıyor. Bir zamanlar kesin girdik denilen bugünlerde ise sözü edilmeyen Avrupa Birliği ile ilgili durumumuz neymiş merak eden okusun. Türkiye'yi, Avrupa Birliği'ne taşıyacak parti olarak AKP'yi gösterenlerin bu yazıya cevapları ne olacak acaba?
This entry was posted on 19.2.08 and is filed under . You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0 feed. You can leave a response, or trackback from your own site.

4 yorum:

On 19 Şubat 2008 15:49 , reality dedi ki...

Yiğit Bulut güzel yazmış,kısa bir
parantez de ben açayım sevgili Mine

Hani'' borsamız devamlı yükseliyor,
döviz yukarıya hamle yapamıyor''
diye övünüyorlar ya..bankaların %60'ı yabancıların elinde..Dövizi
yüksekten bozdurup,dört beş tekel
para babası aralarında paslaşarak
borsayı aşşağıya çekiyor.Yani şike
ile..Zavallı orta yatırımcı borsa
düşüyor diye panikle hisselerini
satıyor,satılmış medyada, adamları
vasıtasıyla oynadıkları tahta hakkında kötü bilanço haberleri
yayınlatıyorlar,insanlar kağıttan
kaçarken borsa iyice düşüyor.Ancak
uyanıklar diplerden hisseleri tekrar toplamaya başlıyorlar..Hisseleri
birkaç hafta kendi haline bırakıyor
ve ortamı kokluyorlar.Daha sonra
beyefendiler viskilerini içerekten
şikeli operasyonla (milyon dolarlarla)tekrar paslaşarak,borsayı yukarıya taşıyor
ve zavallı orta yatırımcı üç dört
hafta önce çok ucuza sattığı kağıdını tavana yakın bir tutardan
tekrar alıyor.Yani onların dip
seviyelerde aldıklarını!..HEPSİ
YALAN VE ŞİKELİ..Sonra yaptıkları
yüksek karlarla,dövizi ucuza alıp,
borsadan çıkıyorlar.Borsa da tekrar
düşüyor.Bu adamların hiçbir zararı
olmuyor.Hep aynı senaryo!!SOKAKTA
Kİ ADAMINDA UMURUNDAYDI-SANKİ PARASI VARMIŞ GİBİ..

DÖVİZ KONUSU;HANİ ÇOK ÖVÜNÜYORLAR YA..Merkez Bankasının emperryal
yanlı,BOP uygulayıcısı çook sayın
bürakratları,kusura bakma dangalakları ;dövizi DEVAMLI aşşağıda tutmakla İTHALATCININ EKMEĞİNE YAĞ SÜRÜYORLAR!..Yatırım
yapmayan Türkiye,AB'den gelen
ithal mallarla tam bir tüketim ülkesi haline getiriliyor.Öbür tarafta yabancı fonlarla devamlı
borçlanma ve bütçe açığı..Koç bile
yatırımdan vazgeçti,Migrosu yabancıya sattı.Haklı tabi,enayi mi
adamlar!..Ben uluslararası nakliyeci olduğum için biliyorum,
beğenmediğimiz iktidarlar daha iyid
eskiden ithalatın yarısından çoğu sanayi ürünleri, yatırım malları ve
hammaddesi idi..Göz göre göre YALAN
söylüyorlar.Neyse söyleyecek çok
şey var da..YAKINDA DA İFLAS VAR..

Dün KURTULUŞ PARKININ KARŞISINDA
FERYAT EDEN '' t e k e l ''
işçilerinin eylemi vardı.Bağırıyorlardı da,bazı medya
neredeydi??TRT vermedi bile..çoğu..

 
On 19 Şubat 2008 16:07 , Adsız dedi ki...

Emperyalizm, özetle liberalizmin boynuna haçı takmış, başına da türbanı geçirmiştir. Türkiye’deki liberallere bakınız; hepsi birer ortaçağ yobazı haline gelmişlerdir; onların özgürlük dediği yıldız falına bakmaktır; türban bağlatmaktır; tarikatlaşmaktır; üretimin çökertilmesidir; üçkağıtçılıktır; mafya ekonomisidir. Liberallerimiz, türbenin kapısına çaput bağlar gibi AB kapısına çaputlar bağlamış, ellerini açmış orada ABD mafyasının ruh selameti ve AB fonları için hayır duaları okurlarken, ülke borç bataklarında çırpınmaktadır.

Yurttaşlarımız Avrupa’nın yobaz ateşlerinde cayır cayır yakılırken, hâlâ AB kapılarında secde eden, dilenciler gibi AB şeflerine el açan yalvaranlarımıza ne demeli?

Mine Hanım durum vahimdir!
Sevgiler,
Arzu

 
On 19 Şubat 2008 19:41 , etki alanı dedi ki...

Sevgili mine,
Yazını hayranlıkla okudum.Bilgi en güzel anlatımdır.Reality'nin açıklamalarında ise ağzım açık kaldı.Ne kadar cahiliz..Bilmediğimiz konuları irdeliyemiyoruz.Borsa yabancısı olduğum bir konu,ama bu açıklama ile pratiğini anladım.Korkunç sekilde sömürülüyoruz.Kim dur diyecek söylermisiniz?
Birşeyler yapılmalı..
Tütü

 
On 21 Şubat 2008 19:14 , Mine dedi ki...

Reality, Arzu, Tütü,
Yorumlarınız için teşekkürler...

Beğendiğim yazılara sayfamda yer veriyorum. Hem kendim hem de sizler bilgilenmiş oluyorsunuz. Gidişata dur diyememenin, birşeyler yapamamanın çaresizliğini hissetmek ise çoook zor:(