Author: Mine
•3.5.08
Uzun zamandır yazmadım, yazamadım. Ara verince tekrar dönmek çok zor oluyor. Zaten eskisi gibi de okumuyorum, gündemi takip etmek istemiyorum. Televizyonu açtığımda veya gazeteyi elime aldığımda gördüklerim, görmek istediklerim değil çünkü. Bugün sabah internete girdiğimde gördüğüm haber beni yeniden çileden çıkarmaya yetti. TTB Genel Başkanı Prof. Dr. Gencay Gürsoy, sabaha karşı apar topar otel odasından alınarak karakola götürülmüş. Hukuka müdahale etme hakkını kendinde gören AB yetkilileri, 1 Mayıs’ta yaşananlar için herhangi bir açıklama yaptılar mı? Sabaha karşı evleri basılarak gözaltına alınan aydınlar için de bir açıklama duydunuz mu? Dedim ya takip etmediğim için kaçırmış olabilirim..

Gelelim bendenize...
Bunca zamandır neler mi yaptım? İstanbul’daydım. Geçen haftasonu İzmir’den iki arkadaşımla beraber soluğu İstanbul’da aldık. Hava beklediğimden soğuktu. Hazırlıksız yakalandım ama sevdiklerimle olunca değmeden geçti… Dile kolay çeyrek asırlık dostlarımla beraberdim. Gruba yeni arkadaşlarımda katılınca kocaman bir aile olduk…
Cuma akşamı Taksim’deydik. Taksiden iner inmez elimde cüzdan varken sağ omzuma biri dokundu. Ben de yanımdaki arkadaşım sandım. Meğer kapkaçcı kılıklı bir delikanlıydı. Arkamdan gelen arkadaş hop ne yapıyorsun deyince delikanlı ağzında bir şeyler geveledi ve biz de yanından uzaklaştık. Aman dikkatli olun. Benim yaptığım gibi dikkatsizce davranmayın. Ortalık yerlerde cüzdanınızı çantanızdan çıkarmayın.



İstanbul’da gittiğim ve tavsiye edeceğim mekanlar



Beyoğlu'na gidilir de Şampiyon’da kokoreç yenmez mi? Yedik tabi.

Yine Beyoğlu’nda rastlantı eseri keşfettiğim Cafe Krepen’in suflesi, her İstanbul seyahatimin vazgeçilmezidir. Giriş katı minik bir kafe görünümündeyken üst kata çıktığımızda kafenin büyüklüğü ve terası sizi şaşırtmasın. Yaz gecelerinde teras harika oluyor.

İlerleyen saatlerde Zarifi’nin kapısından girdik ama müzik bize hitap etmeyince Beyoğlu Hayal Kahvesi son durağımız oldu. Mirkelam’ı dinledikten sonra güzel bir gün geçirmenin mutluluğuyla evimize döndük.

Cumartesi evden Emirgan’da kahvaltı planıyla çıktık ama oraya gitmeden Yeniköy’de Çobanyıldızı adlı balık restorantında bulduk kendimizi. Çok güzel bir kahvaltı yaptık. Bol çeşit ve lezzetli kahvaltılıkların yanısıra neşeli bir sohbette eklenince 3-4 saat masadan kalkamadık. Yirmi yıldır birbirlerini görmeyen arkadaşlarımızı bir araya getirmek için Bağdat Caddesi’nin yolunu tuttuk. Bir kafede oturup arka arkaya gelen üç arkadaşımızı ağırladık. Çok hoş bir ortamdı. Ardından yine Taksim’e geçtik. Tabi ki bu kez tatlı olarak İnci’de profiterol yemeyi tercih ettik. Dükkan kapanmadan 10 dk önce oradaydık. Cumartesi gecesi için seçtiğimiz mekan ise Nişantaşı Scotch oldu. Rezervasyon yaptırdığımız için girişte problem yaşamadık.


Sevgili Bekriya, o gece her eve lazım Demir’de oradaymış (Şu Asi dizisinde oynayan ama benim hala gerçek adını bilmediğim oyuncu) Ben kendimle çok meşgul olduğumdan fark etmedim bile.



Malum Pazar günü sabah kalkamadık. Akşamüzeri Yeniköy’de Emek Mantı Evi’nde yenilen mantı ile seyahatimizi sonlandırdık.

Başta da dediğim gibi hava çok soğuk ve yağışlı olunca, hep bir yerlere girip oturmak zorunda kaldık. Aslında vapurla boğaz turu yapmak, sahilde zaman geçirmek, belki Adalar’a uzanmaktı isteğimiz ama olmadı. Gelecek sefere artık…

Bugünlerde leyleği havada gördüm. Önümüzdeki haftasonu Balıkesir yolcusuyum. Dönüşte görüşmek dileğiyle…
|
This entry was posted on 3.5.08 and is filed under . You can follow any responses to this entry through the RSS 2.0 feed. You can leave a response, or trackback from your own site.

9 yorum:

On 3 Mayıs 2008 23:09 , Alp ve Ege'nin Annesi dedi ki...

Istanbul'un Ankara'ya dönusu cok guzel olmali, bana Isvec'e donusu oldugu gibi...

 
On 4 Mayıs 2008 10:33 , Pilli Petro dedi ki...

ama Mine bu bana yapılmaz ki canım :( hem sen nasıl görmezsin ailemizin kahramanını :)gerçek adının ne önemi var Demir de gitsin zaten bize lazım olan Demir :))

hemen bi rezarvasyon yaptırıyorum mekana ama aylık,ne zaman gelse ben orda olayım diye :))ahhh ahhh..

bu arada hoş geldin ama yine gidiyormuşsun gez bakalım da arayı çok açma :)

 
On 4 Mayıs 2008 22:27 , Mine dedi ki...

Alp&Ege'nin Annesi,
İstanbul'u çok seviyorum ama 2-3 günden fazla kalamıyorum. Güzel bir haftasonu geçirip dönmek en güzeli. Trafik beni çileden çıkarıyor. Ankara'da en uzak semte bile 30-40 dk.da ulaşırsın. Yaşam çok daha kolay burada.
İsveç'ta çok çok daha kolaydır:)

Sevgiler

 
On 4 Mayıs 2008 22:31 , Mine dedi ki...

Bekriya,
Haklısın bize Demir lazım. Dedikodu yapmadan geçemeyeceğim. Demir rolündeki çocuk nişanlanmış galiba, yanında kız arkadaşı da varmış. Ben arkadaşlarıma laf yetiştirirken yanımdan geçmişler. Bana yapılan kaş göz işaretlerinden sonra dönüp baktım ama artık çok geçti.

 
On 4 Mayıs 2008 22:58 , Pilli Petro dedi ki...

hayıııırrr olamazzzz :(( Ama o bile dayanamadı asi ye yazık garibime ya :))

o çocuk İstanbul'da bi üniversite de uzatmalardaymış al sana bi dedikodu daha :))

 
On 7 Mayıs 2008 22:38 , Adsız dedi ki...

@Demek gizli gizli İstanbulu gezerseniz hhmmm....hemde hiç haberim olmadan hmmmm... hemde şiimdi yenidedn gezmeye gidersin hhhhhmmmmm....:-)))
şu nişantaşındaki yyerii bende bilmiyordum en kısa sürede denenecek... sevgiler...arzu

 
On 8 Mayıs 2008 16:42 , Adsız dedi ki...

Minecim,

Seninle gezilmeli şekerim .
senden yeni yeni yerler öğrenmek harika. Zaten senin önerilerine hayranım demiştim dimi canım

 
On 12 Mayıs 2008 18:48 , Mine dedi ki...

Arzu'cuğum,
Hatırlarsan bir mail atıp mekan sormuştum sana. İzmir'den gelen arkadaşlar ayarladılar orayı. Kurtlarımızı döktük ve çok eğlendik. Umarım sende beğenirsin. DJ'nin müzik seçimleri ile zaman tünelinden geçmiş kadar olduk:))

Bu arada ben hala senle İstanbul'u keşfetmek istiyorum:))Sen çağır yeter!

 
On 12 Mayıs 2008 19:49 , Mine dedi ki...

Çİlek'ciğim,
Çok teşekkür ederim. Biliyorum ki sende en az benim kadar gezmeyi seviyorsun:)